- 
		    توبه آرند و خدا توبهپذیر  ** امر او گیرند و او نعم الامیر 
- Tövbe ederler, Tanrı da tövbeyi kabul eder. Onun buyruğunu tutarlar ve o, ne güzel bir buyruk sahibidir.
- 
		   چون بر آرند از پشیمانی حنین  ** عرش لرزد از انین المذنبین    3625
- Pişman oldular da inlemeye, başladılar mı suçluların iniltisinden arş bile titrer.
- 
		    آنچنان لرزد که مادر بر ولد  ** دستشان گیرد به بالا میکشد 
- Hem de ananın çocuğunun üstüne titreyişi gibi. Onların ellerini tutar, onları yücelere çeker.
- 
		    کای خداتان وا خریده از غرور  ** نک ریاض فضل و نک رب غفور 
- Tanrı der, sizi aldanmadan, ululanmadan kurtardı, işte ihsan bahçeleri, işte suçları örten, yargılayan Tanrı!
- 
		    بعد ازینتان برگ و رزق جاودان  ** از هوای حق بود نه از ناودان 
- Bundan böyle size ebedî ve tükenmez rızıkla azık Tanrı havasından gelir, damdan, oluktan değil.
- 
		    چونک دریا بر وسایط رشک کرد  ** تشنه چون ماهی به ترک مشک کرد 
- Deniz, bütün vasıtaları, gayretinden kaldırdı, bizzat kendisi lûtfa ihsana başladı mı artık susuz da balık gibi elindeki maşrapayı terk eder.
- 
		  روان شدن شهزادگان در ممالک پدر بعد از وداع کردن ایشان شاه را و اعادت کردن شاه وقت وداع وصیت را الی آخره 
- Şehzadelerin babalariyle vedalaşarak ülkeyi gezmeye gitmeleri ve padişahın , onlara ayrılırken yine aynı tarzda vasiyette bulunması
- 
		   عزم ره کردند آن هر سه پسر  ** سوی املاک پدر رسم سفر    3630
- O üç oğlan da babalarının ülkesinde seyahate çıkmayı kurdular.
- 
		    در طواف شهرها و قلعههاش  ** از پی تدبیر دیوان و معاش 
- Divan ve geçim işlerini düzene koymak üzere babalarının şehirlerini kalelerini gezip dolaşacaklardı.
- 
		    دستبوس شاه کردند و وداع  ** پس بدیشان گفت آن شاه مطاع 
- Padişahın elini öpüp vedalaştılar. O emrine itaat edilir padişah onlara dedi ki:
- 
		    هر کجاتان دل کشد عازم شوید  ** فی امان الله دست افشان روید 
- “ Gönlünüz nereye isterse varın. Allah’a emanet. Elinizi, kolunuzu sallaya, sallaya gidin.