-
هم شناسیدش ندادش صدقهای ** در دلش آمد ز حرمان حرقهای
- Fakat padişah, yine tanıyıp sadaka vermedi. Hocanın mahrumiyetten yüreği yandı.
-
رفت او پیش کفنخواهی پگاه ** که بپیچم در نمد نه پیش راه
- Sonunda bir kefenciye gitti. Dedi ki: beni bir kilime sar yol üstüne koy.
-
هیچ مگشا لب نشین و مینگر ** تا کند صدر جهان اینجا گذر
- Hiç ağzını açma, yalnız Sadr-ı cihan’ın buradan geçmesini bekle.
-
بوک بیند مرده پندار به ظن ** زر در اندازد پی وجه کفن
- Belki görünce ölü sanır da kefen parası almak üzere bir şey verir.
-
هر چه بدهد نیم آن بدهم به تو ** همچنان کرد آن فقیر صلهجو 3830
- Ne verirse yarısını sana veririm. Kefenci para gözler bir yoksuldu dediğini kabul etti.
-
در نمد پیچید و بر راهش نهاد ** معبر صدر جهان آنجا فتاد
- Onu bir kilime sarıp yol üstüne koydu. Padişahın yolu oraya düştü.
-
زر در اندازید بر روی نمد ** دست بیرون کرد از تعجیل خود
- Kilimin üstüne bir miktar altın attı. Hoca, hemen aceleyle kilimden elini çıkarıp altınları aldı.
-
تا نگیرد آن کفنخواه آن صله ** تا نهان نکند ازو آن دهدله
- Kefencinin almasına, verilen altınları gizlemesine meydan bile bırakmadı o aceleci adam.
-
مرده از زیر نمد بر کرد دست ** سر برون آمد پی دستش ز پست
- Ölü, kilimden elini uzatıp paraları aldıktan sonra başını kilimden çıkardı.
-
گفت با صدر جهان چون بستدم ** ای ببسته بر من ابواب کرم 3835
- Padişaha dedi ki: ey bana kerem kapılarını kapayan bak nasıl aldım gördün ya.