English    Türkçe    فارسی   

6
3911-3920

  • از نوایت گوش یاران بود خوش  ** دست بیرون آر و گوش خود بکش 
  • Dostların kulakları, sesinden hoşlanıyordu. Elini çıkar da şimdi kulağını çek!
  • سر بدی پیوسته خود را دم مکن  ** پا و دست و ریش و سبلت گم مکن 
  • Daima baştın, kendini kuyruk yap da ayağını, elini, sakalını, bıyığını az kaybet.
  • بازی آن تست بر روی بساط  ** خویش را در طبع آر و در نشاط 
  • Şu döşenmiş yeryüzünde şimdi oyun senin. Kendini boş bir hale getir de neşelen!
  • ذکر آن پادشاه که آن دانشمند را به اکراه در مجلس آورد و بنشاند ساقی شراب بر دانشمند عرضه کرد ساغر پیش او داشت رو بگردانید و ترشی و تندی آغاز کرد شاه ساقی را گفت کی هین در طبعش آر ساقی چندی بر سرش کوفت و شرابش در خورد داد الی آخره 
  • Bir padişahın, alimin birini zorla meclise getirtip oturtması, sakinin hocaya şarap vermesi ve kadehi sunması, hocanın yüz çevirip kızması, padişahın sakiye haydi demesi, bunu boş bir hale getir… bunun üzerine sakinin, hocanın kafasına birkaç kere vurup şarap içirtmesi v.s.
  • پادشاهی مست اندر بزم خوش  ** می‌گذشت آن یک فقیهی بر درش 
  • Bir padişah mecliste oturmuş şarap içip sarhoş olmuştu. Kapının önünden bir fakih geçiyordu.
  • کرد اشارت کش درین مجلس کشید  ** وان شراب لعل را با او چشید  3915
  • Şunu meclise getirin, laal renkli şarabı sunun şuna diye emretti.
  • پس کشیدندش به شه بی‌اختیار  ** شست در مجلس ترش چون زهر و مار 
  • Hocayı ister istemez meclise getirdiler. Mecliste zehir gibi, yılan gibi ekşi bir suratla somurtup oturdu.
  • عرضه کردش می نپذرفت او به خشم  ** از شه و ساقی بگردانید چشم 
  • Padişah şarap sundu. Hoca kızdı kabul etmedi. Padişahtan da yüz çevirdi sakiden de.
  • که به عمر خود نخوردستم شراب  ** خوشتر آید از شرابم زهر ناب 
  • Ben ömrümde şarap içmedim. Halis zehir, bence şaraptan daha hoş.
  • هین به جای می به من زهری دهید  ** تا من از خویش و شما زین وا رهید 
  • Kendinize gelin, bana şarap yerine zehir verin, içip öleyim de kendimden de kurtulayım, sizden de dedi.
  • می نخورده عربده آغاز کرد  ** گشته در مجلس گران چون مرگ و درد  3920
  • Şarap içmeden gürültüye başladı. Mecliste ölüm gibi, canavar gibi bir hal aldı.