-
شیرگیر و خوش شد انگشتک بزد ** سوی مبرز رفت تا میزک کند
- Aslanı bile tutacak bir hale geldi. Neşesinden parmacıklarını şakırdatmaya başladı. Sonra su dökmek için ayak yoluna gitti.
-
یک کنیزک بود در مبرز چو ماه ** سخت زیبا و ز قرناقان شاه
- Ayak yolunda ay gibi bir halayık vardı. Padişahın cariyelerinden olan bu kız pek güzeldi.
-
چون بدید او را دهانش باز ماند ** عقل رفت و تن ستمپرداز ماند
- Onu görünce ağzı açık kaldı. Aklı gitti, halayığa saldırmaya kalkıştı.
-
عمرها بوده عزب مشتاق و مست ** بر کنیزک در زمان در زد دو دست
- Ömrünce bekardı iştiyak halindeydi. Şimdi bir de sarhoş olmuştu. Hemen halayığa el attı.
-
بس طپید آن دختر و نعره فراشت ** بر نیامد با وی و سودی نداشت 3945
- Halayık çırpınmaya başladı, narayı attı. Fakat hiçbir çaresi olmadı.
-
زن به دست مرد در وقت لقا ** چون خمیر آمد به دست نانبا
- Kadın buluşma zamanında erkeğin elinde ekmekçinin elindeki hamura döner.
-
بسرشد گاهیش نرم و گه درشت ** زو بر آرد چاق چاقی زیر مشت
- Onu gah yumuşaklıkla gah sert bir halde yoğurur durur, elinin altında ondan çak, çak diye sesler çıkar.
-
گاه پهنش واکشد بر تختهای ** درهمش آرد گهی یک لختهای
- Gah onu uzatır, tahta üstünde yassı bir hale getirir. Gah bir araya toplar.
-
گاه در وی ریزد آب و گه نمک ** از تنور و آتشش سازد محک
- Gah su döker, gah tuz eker. Gah tandıra yayar, ateşle onu mehenge vurur.
-
این چنین پیچند مطلوب و طلوب ** اندرین لعبند مغلوب و غلوب 3950
- İstekli ve istenen, bu çeşit dürülüp bükülür, Alt olan ve üst gelen, bu oyundadır işte.