-
گفت کی بیرون شدند از شهر ری ** ماند حیران آن امیر سست پی 395
- Padişah, Rey’den ne vakit çıkmış? diye sordu. O aklı gevşek bey de âciz kaldı.
-
همچنین تا سی امیر و بیشتر ** سسترای و ناقص اندر کر و فر
- Böylece, otuz hattâ daha fazla beyin hepsi de âciz ve noksan çıktı.
-
گفت امیران را که من روزی جدا ** امتحان کردم ایاز خویش را
- Bunun üzerine padişah beylere dedi ki: Ben bir gün tek başıma Eyaz’ımı sınadım.
-
که بپرس از کاروان تا از کجاست ** او برفت این جمله وا پرسید راست
- Şu kervan nereden geliyor? Git anla dedim. Gitti, hepsini sorup öğrenmiş.
-
بیوصیت بیاشارت یک به یک ** حالشان دریافت بی ریبی و شک
- Benim emrim olmadan kervanın bütün ahvalini, olduğu gibi bir bir anlattı.
-
هر چه زین سی میر اندر سی مقام ** کشف شد زو آن به یکدم شد تمام 400
- Bu otuz bey, otuz defada ne öğrenebildiyse o, hepsini birden öğrenip geldi.
-
مدافعهی امرا آن حجت را به شبههی جبریانه و جواب دادن شاه ایشان را
- Beylerin,bu delili cebrice şüphelerle zayıflarmaya savaşmaları,padişahın onlara verdiği cevap
-
پس بگفتند آن امیران کین فنیست ** از عنایتهاش کار جهد نیست
- Beyler, bu bir zekâ işi, o da Allah vergisi, çalışmakla olmaz ki.
-
قسمت حقست مه را روی نغز ** دادهی بختست گل را بوی نغز
- Aya o güzel yüzü Allah vermiş, güle o hoş kokuyu Allah ihsan etmiş dediler.
-
گفت سلطان بلک آنچ از نفس زاد ** ریع تقصیرست و دخل اجتهاد
- Padişah dedi ki: İnsanın elde ettiği şey zararsa çalışmamasından ileri gelmiştir, kârsa çalışıp çabalamasından.
-
ورنه آدم کی بگفتی با خدا ** ربنا انا ظلمنا نفسنا
- Yoksa Âdem, “Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik” der miydi.