English    Türkçe    فارسی   

6
3952-3961

  • از قدیم و حادث و عین و عرض  ** پیچشی چون ویس و رامین مفترض 
  • Evveli olmayanla sonradan olanın, varlıkla var olup suret kabul edenin Vise ve Ramin gibi bükülüp ezilmesi farzdır.
  • لیک لعب هر یکی رنگی دگر  ** پیچش هر یک ز فرهنگی دگر 
  • Fakat her birinin oyunu başka bir çeşittir. Her birinin ezilip büzülmesi başka bir hünerdendir.
  • شوی و زن را گفته شد بهر مثال  ** که مکن ای شوی زن را بد گسیل 
  • Kocayla karıyı ey koca karını kötü tutma, hoş tut demek için örnek olarak söyledim.
  • آن شب گردک نه ینگا دست او  ** خوش امانت داد اندر دست تو  3955
  • Gerdek gecesi yenge onun elini tutup hoş bir emanet olarak senin eline vermedi mi?
  • کانچ با او تو کنی ای معتمد  ** از بد و نیکی خدا با تو کند 
  • Ey güvenilir kişi sen iyi kötü ne yaparsan Tanrı da sana onu yapar.
  • حاصل این‌جا این فقیه از بی‌خودی  ** نه عفیفی ماندش و نه زاهدی 
  • Hasılı, o hoca ayakyolunda sarhoşluktan halayığa saldırdı. Ne namusu kaldı, ne zahitliği!
  • آن فقیه افتاد بر آن حورزاد  ** آتش او اندر آن پنبه فتاد 
  • O huriden doğmuş güzelin üstüne atıldı. Ateşi o pamuğa düştü.
  • جان به جان پیوست و قالب‌ها چخید  ** چون دو مرغ سربریده می‌طپید 
  • Can, cana ulaştı bedenler dürülüp bükülmeye başladı. İkisi de başları kesilmiş iki kuş gibi çırpınıyorlardı.
  • چه سقایه چه ملک چه ارسلان  ** چه حیا چه دین چه بیم و خوف جان  3960
  • Hocanın gönlünde ne şarap meclisi, ne padişah, ne aslan, ne haya, ne din, ne ürkeklik, ne de can korkusu kaldı.
  • چشمشان افتاده اندر عین و غین  ** نه حسن پیداست این‌جا نه حسین 
  • Gözü kızdı, bir şey görmez oldu. Burada zaten ne Hasan görünür göze, ne Hüseyin!