-
با کنایت رازها با همدگر ** پست گفتندی به صد خوف و حذر
- Şehzadeler, yüzlerce korkuyla, yüzlerce çekinmeyle sırlarını kinaye yollu hafif, hafif birbirlerine söylüyorlardı.
-
راز را غیر خدا محرم نبود ** آه را جز آسمان همدم نبود
- Sırlara Tanrı’dan başka mahrem yoktur. Ah’a ancak gökyüzü hemdemdir.
-
اصطلاحاتی میان همدگر ** داشتندی بهر ایراد خبر
- Birbirlerine bir şey bildirirken aralarında kendilerine ait ıstılahlar vardı.
-
زین لسان الطیر عام آموختند ** طمطراق و سروری اندوختند 4010
- Alelade halk da bu kuşdilinin bir kısmını bellemiştir de şatafatlar satmışlar, ululuklar etmeye kalkışmışlardır.
-
صورت آواز مرغست آن کلام ** غافلست از حال مرغان مرد خام
- Fakat onların sözü, kuşların seslerinin suretinden ibarettir. Ham kişi kuşların ahvalinden gafildir.
-
کو سلیمانی که داند لحن طیر ** دیو گرچه ملک گیرد هست غیر
- Nerede bir Süleyman ki kuşdilini anlasın. Şeytan da saltanat sürer ama Süleyman değildir ki.
-
دیو بر شبه سلیمان کرد ایست ** علم مکرش هست و علمناش نیست
- Şeytan, Süleyman’a benzer, tahta oturur, hile bilgisi vardır, fakat “ Biz ona kuşdilini öğrettik” sırrına mazhar değildir ki.
-
چون سلیمان از خدا بشاش بود ** منطق الطیری ز علمناش بود
- Süleyman, Tanrı’dan muştuluklara nail olmuştu da bu yüzden “ Biz ona kuşdili öğrettik” sırrına erişmişti.
-
تو از آن مرغ هوایی فهم کن ** که ندیدستی طیور من لدن 4015
- Sen “ Min ledün” kuşlarını görmemişsin. Artık o hava kuşlarına bak da onlardan anla.
-
جای سیمرغان بود آن سوی قاف ** هر خیالی را نباشد دستباف
- Simurgların yeri, Kaf dağıdır. Her hayal oraya el atamaz.