-
خفیه کردندش به حیلتسازیی ** کرد آخر پیرهن غمازیی 4070
- Onu hileyle gizlediler. Fakat gömlek, nihayet gammazlıkta bulundu.
-
آن دو گفتندش نصیحت در سمر ** که مکن ز اخطار خود را بیخبر
- İki küçük kardeşi, büyük kardeşlerine öğütlerde bulundular. Dediler ki: Düşeceğin tehlikelerden bihaber olma.
-
هین منه بر ریشهای ما نمک ** هین مخور این زهر بر جلدی و شک
- Kendine gel, yaralarımıza tuz ekme. Babayiğitlik taslayıp, yahut şüpheye düşüp bu zehri içmeye kalkışma.
-
جز به تدبیر یکی شیخی خبیر ** چون روی چون نبودت قلبی بصیر
- Her şeyden haberdar olan bir şeyhin tedbirine uymadıkça kalb gözün açık olmadığı halde nasıl yol gidebilirsin?
-
وای آن مرغی که ناروییده پر ** بر پرد بر اوج و افتد در خطر
- Vay o kuşa ki kanadı bitmeden yücelere uçmaya kalkışır da tehlikeye düşer!
-
عقل باشد مرد را بال و پری ** چون ندارد عقل عقل رهبری 4075
- İnsana kol kanat akıldır. Adamın aklı olmazsa kendisine başka bir aklı kılavuz etmesi gerektir.
-
یا مظفر یا مظفرجوی باش ** یا نظرور یا نظرورجوی باش
- Ya üstün ol, ya üstünlüğü ara. Ya görüş sahibi ol, yahut bir görüş sahibi ara.
-
بی ز مفتاح خرد این قرع باب ** از هوا باشد نه از روی صواب
- Akıl anahtarı olmaksızın bu kapıyı açmaya kalkışmak beyhudedir, doğru değildir. Açılmaz.
-
عالمی در دام میبین از هوا ** وز جراحتهای همرنگ دوا
- Heva ve heves yüzünden bütün bir alemi tuzağa tutulmuş gör. İlaç rengindeki yaralara karmış bil.
-
مار استادست بر سینه چو مرگ ** در دهانش بهر صید اشگرف برگ
- Yılan, ölüm gibi göğsünün üstüne dayanıp ayağa kalkmış, ağzına da kuş avlamak için büyük bir yaprak almıştır.