-
روبه افتد پهن اندر زیر خاک ** بر سر خاکش حبوب مکرناک
- Tilki, toprağın altına yayılır, toprağın üstünde de hileli tohumlar vardır.
-
تا بیاید زاغ غافل سوی آن ** پای او گیرد به مکر آن مکردان
- Nihayet bir karga gaflette bulunur, oraya gelir konar. O hilebaz da derhal onun ayağını yakalayıverir.
-
صدهزاران مکر در حیوان چو هست ** چون بود مکر بشر کو مهترست 4090
- Hayvanlar da yüz binlerce hile varken artık hayvanlardan daha üstün olanda ne hileler bulunur?
-
مصحفی در کف چو زینالعابدین ** خنجری پر قهر اندر آستین
- Zeynel-abidin gibi elinde bir Kuran, fakat yeninde kahredici bir hançer!
-
گویدت خندان کای مولای من ** در دل او بابلی پر سحر و فن
- Sana gelerek efendim der. Fakat gönlünde büyülerle, hilelerle dolu bir Babil var.
-
زهر قاتل صورتش شهدست و شیر ** هین مرو بیصحبت پیر خبیر
- Öldürücü zehirin görünüşü baldır, süttür. Kendine gel de haberdar bir pirin sohbeti olmadıkça yürüme.
-
جمله لذات هوا مکرست و زرق ** سوز و تاریکیست گرد نور برق
- Heva ve heves lezzetlerinin hepsi hiledir, riyadır. Her lezzet , etrafı karanlıklarla çevrilmiş şimşek ışığına benzer.
-
برق نور کوته و کذب و مجاز ** گرد او ظلمات و راه تو دراز 4095
- Derhal gelip geçen şimşek nuru, yalan ve geçici bir şeydir. Çevresinde karanlıklar var, yolunsa uzaktır senin.
-
نه به نورش نامه توانی خواندن ** نه به منزل اسپ دانی راندن
- Onun ışığıyla ne bir kitap okuyabilirsin, ne bir konağa at sürebilirsin.
-
لیک جرم آنک باشی رهن برق ** از تو رو اندر کشد انوار شرق
- Yalnız şimşek ışığına kapıldığının suçu olarak doğu nurları senden yüz çevirir.