English    Türkçe    فارسی   

6
4192-4201

  • آن طمع را پس چرا در تو نهاد  ** چون نخواستت زان طرف آن چیز داد 
  • Peki… O şeyi sana umduğun taraftan vermeyecekti de neden o tamahı sana verdi?
  • از برای حکمتی و صنعتی  ** نیز تا باشد دلت در حیرتی 
  • Gönlüne bir hayret gelsin diye; bir hikmet bir kudret göstermek için.
  • تا دلت حیران بود ای مستفید  ** که مرادم از کجا خواهد رسد 
  • Ey fayda dileyen! Muradım acaba nereden meydana gelecek diye gönlün hayran olsun diye.
  • تا بدانی عجز خویش و جهل خویش  ** تا شود ایقان تو در غیب بیش  4195
  • Bu suretle kendi aczini, bilgisizliğini bilirsin de gayba olan inanın büsbütün fazlalaşır.
  • هم دلت حیران بود در منتجع  ** که چه رویاند مصرف زین طمع 
  • Gönlüm de menfaat gelecek yerde hayrete düşer. Acaba bu tamahtan bu ümitten ne hasıl olacak dersin.
  • طمع داری روزیی در درزیی  ** تا ز خیاطی بی زر تا زیی 
  • Terzilikten rızık umarsın, sağ oldukça terzilikle geçinir giderim dersin.
  • رزق تو در زرگری آرد پدید  ** که ز وهمت بود آن مکسب بعید 
  • Derken rızkın kuyumculuktan meydana geliverir. Halbuki o vehmine bile gelmemişti senin.
  • پس طمع در درزیی بهر چه بود  ** چون نخواست آن رزق زان جانب گشود 
  • Peki, o rızık oradan meydana gelmeyecekti de terziliğe tamahın nedendi?
  • بهر نادر حکمتی در علم حق  ** که نبشت آن حکم را در ما سبق  4200
  • Tanrı bilgisindeki eşsiz, örneksiz bir hikmet yüzündendi. Tanrı, onu ezelde öyle yazmıştı.
  • نیز تا حیران بود اندیشه‌ات  ** تا که حیرانی بود کل پیشه‌ات 
  • Düşüncen şaşırsın, bütün hünerin, işin gücün hayranlıktan ibaret olsun diye Tanrı bu hikmeti halk etti.