-
روح زیبا چونک وا رست از جسد ** از قضا بی شک چنین چشمش رسد
- Güzelim ruh, kalıptan kurtulunca insana takdir, böyle bir göz verir elbet.
-
صد هزاران غیب پیشش شد پدید ** آنچ چشم محرمان بیند بدید 4645
- Gayb âlemine ait yüz binlerce şey, gözünün önünde aşikâr oldu. Mahremlerin gözü neleri görüyorsa onun gözü de gördü.
-
آنچ او اندر کتب بر خوانده بود ** چشم را در صورت آن بر گشود
- Kitaplarda okumuş olduğu şeyler, suretlere bürünüp gözüne görünmeye başladı.
-
از غبار مرکب آن شاه نر ** یافت او کحل عزیزی در بصر
- O er, padişahın atının tozundan gözüne kadri yüce bir sürme çekmişti.
-
برچنین گلزار دامن میکشید ** جزو جزوش نعره زن هل من مزید
- Böyle bir gül bahçesinde eteğini sürmede, her cüzü, daha yok mu diye naralar atmadaydı.
-
گلشنی کز بقل روید یک دمست ** گلشنی کز عقل روید خرمست
- Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe bir an içindir. Fakat akıldan meydana gelen gül bahçesi, daimî olarak yeşildir, güzeldir, hoştur.
-
گلشنی کز گل دمد گردد تباه ** گلشنی کز دل دمد وافر حتاه 4650
- Topraktan biten güller, mahvolur gider. Gönülde biten güller daimîdir ve ne hoştur!
-
علمهای با مزهی دانستهمان ** زان گلستان یک دو سه گلدسته دان
- Bizim öğrendiğimiz o tatlı bilgiler, bil ki o gül bahçesinden bir, iki, üç demetten ibarettir.
-
زان زبون این دو سه گل دستهایم ** که در گلزار بر خود بستهایم
- Gül bahçesinin kapısını kendimize kapatmışızdır da onun için bu iki üç demete zebun olmuşuzdur.
-
آنچنان مفتاحها هر دم بنان ** میفتد ای جان دریغا از بنان
- Yazıklar olsun, öyle bir bahçenin anahtarları, ekmek yüzünden elimizden düşüp gidiyor.