English    Türkçe    فارسی   

6
4682-4691

  • او به سر با خالق خود راستست  ** چون اجل آید بر آرد باد دست 
  • O, iç yüzden yaratıcısiyle uzlaşmıştır, onun sözünden çıkmaz. Ecel gibi gelir, size el atar.
  • باد را اندر دهن بین ره‌گذر  ** هر نفس آیان روان در کر و فر 
  • Bak, nasıl ağıza girmede. Her solukta azametli bir surette girip çıkmada.
  • حلق و دندان‌ها ازو آمن بود  ** حق چو فرماید به دندان در فتد 
  • Boğaz da ondan emin, dişler de. Fakat Tanrı, dişin içine gir demedi miydi?
  • کوه گردد ذره‌ای باد و ثقیل  ** درد دندان داردش زار و علیل  4685
  • Bir zerrecik yel, dağ kesilir, dağ kadar ağırlaşır. Diş ağırısı, insanı hasta ve perişan bir hale sokar, ağlatıp inletmeye başlar.
  • این همان بادست که امن می‌گذشت  ** بود جان کشت و گشت او مرگ کشت 
  • Bu, emin bir surette geçip giden aynı yeldir. Ekinin caniydi, ölümü oldu işte.
  • دست آن کس که بکردت دست‌بوس  ** وقت خشم آن دست می‌گردد دبوس 
  • Bir adamın elini öpersin. Fakat kızdı mı o öptüğün el, bir topuz kesilir.
  • یا رب و یا رب بر آرد او ز جان  ** که ببر این باد را ای مستعان 
  • Hâsılı, yelin kötülüğünü gören yarabbi, yarabbi; ey yardımı dilenen Tanrı, sen bu yeli defet; sen bu diş ağrısını dindir demeye koyulur.
  • ای دهان غافل بدی زین باد رو  ** از بن دندان در استغفار شو 
  • Ey ağız, bu geçip giden yelden haberin bile yoktu. Şimdi anladın ya, dişlerini sık da istiğfar et bakalım.
  • چشم سختش اشک‌ها باران کند  ** منکران را درد الله‌خوان کند  4690
  • Dişi ağrıyanın keskin gözlerinden yağmur gibi gözyaşları akar. Dert inkâr edenlere aman Allah dedirtir.
  • چون دم مردان نپذرفتی ز مرد  ** وحی حق را هین پذیرا شو ز درد 
  • Erden, erlerin sözünü kabul etmedin, bari şimdi derde düştün, Tanrı vahyini kabul et.