English    Türkçe    فارسی   

6
4698-4707

  • تا به غیب ایمان تو محکم شود  ** آن زمان که ایمانت مایه‌ی غم شود 
  • Bu suretle de iman, gam mayası olduğu zaman, gayba imanın kuvvetleşir.
  • آن زمان خود جملگان مؤمن شوند  ** آن زمان خود سرکشان بر سر دوند 
  • O zaman zaten herkes inanır, mümin olur. Bütün baş çekenler, baş eğerler.
  • آن زمان زاری کنند و افتقار  ** هم‌چو دزد و راه‌زن در زیر دار  4700
  • O zaman herkes ağlar, sızlar, yoksulluğunu söyler. Hırsızla yol kesicinin darağacının altında imana gelip sızıldanması gibi hani.
  • لیک گر در غیب گردی مستوی  ** مالک دارین و شحنه‌ی خود توی 
  • Fakat daha önce gayb âlemine iman edersen, o âleme sahibolursan iki cihanı da elde eder, kendi başına buyruk olursun.
  • شحنگی و پادشاهی مقیم  ** نه دو روزه و مستعارست و سقیم 
  • İki günlük iğreti ve bozuk düzen bir surette değil, ebedî olarak şahlık ve padişahlık elde edersin.
  • رستی از بیگار و کار خود کنی  ** هم تو شاه و هم تو طبل خود زنی 
  • Savaştan, gürültüden kurtulur, kendi işine sahibolursun. Padişah kesilir, kendi davulunu döversin.
  • چون گلو تنگ آورد بر ما جهان  ** خاک خوردی کاشکی حلق و دهان 
  • Bize bu âlem, boğaz gibi dar gelmede. Keşke boğaz ve ağız, toprak yeseydi!
  • این دهان خود خاک‌خواری آمدست  ** لیک خاکی را که آن رنگین شدست  4705
  • Zaten bu ağız toprak yer. Fakat renklerle bezenmiş, çeşitli suretlere girmiş toprağı yer.
  • این کباب و این شراب و این شکر  ** خاک رنگینست و نقشین ای پسر 
  • Oğul, bu kebap, bu şarap, bu şeker, bezenmiş, boyanmış topraktır.
  • چونک خوردی و شد آن لحم و پوست  ** رنگ لحمش داد و این هم خاک کوست 
  • Onları yedin de onlar et ve deri oldu mu et rengine girerler, fakat onların aslı; topraktır.