-
گفت نالان از چی ای اوستاد ** گفت همیان زرم در چه فتاد 470
- Dedi ki: Üstat, neden feryat ediyorsun? Hırsız, kuyuya altın torbam düştü.
-
گر توانی در روی بیرون کشی ** خمس بدهم مر ترا با دلخوشی
- Çıkarabilirsen sana gönül hoşluğu ile beşte birini veririm.
-
خمس صد دینار بستانی به دست ** گفت او خود این بهای ده قجست
- Yüz altının beşte birine sahip olursun dedi.Adam, bu tam on koçun değeri.
-
گر دری بر بسته شد ده در گشاد ** گر قجی شد حق عوض اشتر بداد
- Bir kapı kapandıysa on kapı açıldı. Bir koç gittiyse Allah, ona karşılık bir deve ihsan etti ,deyip ;
-
جامهها بر کند و اندر چاه رفت ** جامهها را برد هم آن دزد تفت
- Elbisesini çıkarttı, kuyuya indi. Hırsız da derhal elbiselerini alıp kaçtı.
-
حازمی باید که ره تا ده برد ** حزم نبود طمع طاعون آورد 475
- Yolu köye çıkaracak bir tedbir gerek. Yoksa insana tamah tohumunu getiren tedbire tedbir demezler.
-
او یکی دزدست فتنهسیرتی ** چون خیال او را بهر دم صورتی
- Tamah huyu fitneden ibaret bir hırsızdır ama hayal gibi her an bir surete bürünür.
-
کس نداند مکر او الا خدا ** در خدا بگریز و وا ره زان دغا
- Onun hilesini Allah’dan da başka kimse bilmez.Allah’ya kaç da o alçaktan kurtul!
-
مناظرهی مرغ با صیاد در ترهب و در معنی ترهبی کی مصطفی علیهالسلام نهی کرد از آن امت خود را کی لا رهبانیة فی الاسلام
- Mustafa aleyhisselâm “İslâmda rahiplik yoktur” buyurmuştur . Bu esasa göre kuşun , avcıyla konuşup,görüşmesi
-
مرغ گفتش خواجه در خلوت مهایست ** دین احمد را ترهب نیک نیست
- Kuş dedi ki: Azizim, halvette oturma. Ahmed’in dininde rahiplik iyi değildir.
-
از ترهب نهی کردست آن رسول ** بدعتی چون در گرفتی ای فضول
- Peygamber, rahipliği nehyetti. Sen, nasıl oldu da böyle bid’ate kapıldın.