-
پاک آنک خاک را رنگی دهد ** همچو کودکمان بر آن جنگی دهد
- Noksan sıfatlardan temizdir o Tanrı ki toprağa bir renk verir, çocuk gibi bizi ona kaptırır, birbirimize düşürür.
-
دامنی پر خاک ما چون طفلکان ** در نظرمان خاک همچون زر کان
- Eteğimizi çocuklar gibi toprakla doldururuz. Bizim gözümüzle o toprak, madenden çıkmış altın görünür.
-
طفل را با بالغان نبود مجال ** طفل را حق کی نشاند با رجال 4735
- Çocuğun, yetişmiş erlere karşı bir mecali yoktur. Tanrı çocuğu erkeklerle bir araya koymaz, bir derecede tutmaz ki.
-
میوه گر کهنه شود تا هست خام ** پخته نبود غوره گویندش به نام
- Meyva, eski olsa bile ham buludukça, olmadıkça ona koruk derler.
-
گر شود صدساله آن خام ترش ** طفل و غورهست او بر هر تیزهش
- O ham ve ekşi meyva, yüz yıllık bile olsa fikri çevik ve keskin kişiye nazaran yine çocuktur, yine koruktur.
-
گرچه باشد مو و ریش او سپید ** هم در آن طفلی خوفست و امید
- Saçı, sakalı ağarsa bile yine korku ve ümit çocukluğundan kurtulmamıştır.
-
که رسم یا نارسیده ماندهام ** ای عجب با من کند کرم آن کرم
- Der ki: Acaba olgunlaşır mıyım, yoksa böyle olgunlaşmadan ham mı kalırım? Acaba Tanrı' nın keremi, beni kızdırır, olgun bir hale getirir mi?
-
با چنین ناقابلی و دوریی ** بخشد این غورهی مرا انگوریی 4740
- Yoksa böyle kabiliyetsiz bir halde, bu uzaklık âleminde mi kalırım? Yahut da Tanrı bu koruğu üzüm haline getirir mi?
-
نیستم اومیدوار از هیچ سو ** وان کرم میگویدم لا تیاسوا
- Hiçbir yandan ümidim yok. Yalnız o kerem sahibi "Meyus olmayın" der.
-
دایما خاقان ما کردست طو ** گوشمان را میکشد لا تقنطوا
- Hakanımız, bize daima toy vermede, "Ümidinizi kesmeyin" diye kulağımızı çekmededir.