-
هر که را خواهی تو در کعبه بجو ** تا بروید در زمان او پیش رو
- Kimi dilersen Kâbe’de ara da derhal önünde beliriversin.
-
صورتی کو فاخر و عالی بود ** او ز بیت الله کی خالی بود
- Ziynetli ve yüce olan bir suret, nasıl olur da Allah yurdu olmaz, boş olur?
-
او بود حاضر منزه از رتاج ** باقی مردم برای احتیاج
- Ona kapı kapanmaz, o geldi mi derhal açılır. Fakat başkaları, aşkla değil, ihtiyaçlardan gelirler.
-
هیچ میگویند کین لبیکها ** بیندایی میکنیم آخر چرا 870
- Hacca gidenler, neden bu ses duymadan “Lebbeyk” deyip duruyoruz derler mi?
-
بلک توفیقی که لبیک آورد ** هست هر لحظه ندایی از احد
- Hakikatte onlara şu “Lebbeyk” demeyi nasip ediş, her lâhza tek Allah’dan gelen bir sestir.
-
من ببو دانم که این قصر و سرا ** بزم جان افتاد و خاکش کیمیا
- Ben de koku aldım, biliyorum bu köşk, bu konak, can meclisinin kurulduğu yerdir toprağı da kimyadır.
-
مس خود را بر طریق زیر و بم ** تا ابد بر کیمیااش میزنم
- Hafif ve tiz nağmelerle bakırımı ebediyen onun kimyasına vurup duracağım.
-
تا بجوشد زین چنین ضرب سحور ** در درافشانی و بخشایش به حور
- Nihayet bu sahur davulum, denizleri coşturacak, inciler saçacak, ihsanlarda bulunacak.
-
خلق در صف قتال و کارزار ** جان همیبازند بهر کردگار 875
- Halk, savaş safında Allah için canları ile oynar.
-
آن یکی اندر بلا ایوبوار ** وان دگر در صابری یعقوبوار
- Birisi Eyüp gibi belâlara düşer, öbürü Yakup gibi sabreder.