-
صد هزاران خلق تشنه و مستمند ** بهر حق از طمع جهدی میکنند
- Yüz binlerce susuz ve muhtaç kişi, Allah için tamaha düşer, çalışır durur.
-
من هم از بهر خداوند غفور ** میزنم بر در به اومیدش سحور
- Ben de suçları yargılayan, örten Allah için bu kapıdan sahur davulu çalıyorum, benim de ümidim onda.
-
مشتری خواهی که از وی زر بری ** به ز حق کی باشد ای دل مشتری
- Parasını almak için müşterimi istiyorsun? Gönül, Allah’dan daha iyi müşteri nerede var?
-
میخرد از مالت انبانی نجس ** میدهد نور ضمیری مقتبس 880
- Malından pis dağarcığı alır, sana kendinden ışıklanan bir gönül nuru verir.
-
میستاند این یخ جسم فنا ** میدهد ملکی برون از وهم ما
- Hakikatte yok olan şu buz kesmiş bedeni alır, vehmimize sığmaz bir saltanat ihsan eder.
-
میستاند قطرهی چندی ز اشک ** میدهد کوثر که آرد قند رشک
- Birkaç katra göz yaşı alır, şekerlerin, balların hased ettiği kevseri bağışlar.
-
میستاند آه پر سودا و دود ** میدهد هر آه را صد جاه سود
- Sevdalarla, dertlerle dolu ah-ı alır, her ah-a karşılık yüzlerce kârlı mevkii lûtfeder.
-
باد آهی که ابر اشک چشم راند ** مر خلیلی را بدان اواه خواند
- Gözyaşı bulutunun sürdüğü ah bulutu yüzündendir ki Halil’e fazla ah eden dedi.
-
هین درین بازار گرم بینظیر ** کهنهها بفروش و ملک نقد گیر 885
- Gel de hemen şu eşi olmayan alışverişi durmayan pazarda eskileri sat, hazır ve elde bir olan beyliği al.
-
ور ترا شکی و ریبی ره زند ** تاجران انبیا را کن سند
- Eğer bir şüphe gelir de yolunu vurursa ticarette bulunan peygamberleri kendine senet yap.