-
چون زمین زین برف در پوشد کفن ** تیغ خورشید حسامالدین بزن 90
- Fakat yeryüzü bu karlı kefene büründü mü durma, hemen Hüsameddin’in güneş kılıcını vur.
-
هین بر آر از شرق سیفالله را ** گرم کن زان شرق این درگاه را
- Derhal doğudan Allah kılıcını çek, o doğuyla bu tapıyı ısıt.
-
برف را خنجر زند آن آفتاب ** سیلها ریزد ز کهها بر تراب
- Güneş, karı hançerledi mi dağlardan ovalardan seller yürür.
-
زانک لا شرقیست و لا غربیست او ** با منجم روز و شب حربیست او
- Çünkü o, ne doğudadır, ne batıda. Gece gündüz müneccimle savaşır durur.
-
که چرا جز من نجوم بیهدی ** قبله کردی از لیمی و عمی
- Neden der, benden başka ve yol göstermeyen yıldızları bayağılık ve körlük yüzünden kıble edindin?
-
تا خوشت ناید مقال آن امین ** در نبی که لا احب الا فلین 95
- Kuran’da o emin erin “Ben batanları sevmem” sözü hoşuna gitmedi.
-
از قزح در پیش مه بستی کمر ** زان همی رنجی ز وانشق القمر
- Ayın önüne geçtin, beline eleğim sağmadan kulluk kemerini bağladın da o yüzden ayın ikiye bölünüşünden incindin.
-
منکری این را که شمس کورت ** شمس پیش تست اعلیمرتبت
- “Güneş dürülür” âyetini inkâr edersin. Çünkü sence güneş, en yüce bir mertebedir.
-
از ستاره دیده تصریف هوا ** ناخوشت آید اذا النجم هوی
- Havanın değişmesini yıldızların tesirinden bilirsin de “And olsun yıldıza, indiği zaman” âyetinden hoşlanmazsın.
-
خود مثرتر نباشد مه ز نان ** ای بسا نان که ببرد عرق جان
- Ay, ekmekten de tesirli değildir ya. Nice ekmek vardır ki adamın can damarını koparır.