-
بر فلان وادی ببار این سو مبار ** گوشمالش میدهد که گوش دار
- Filân ovaya yağmur yağdır, buraya değil, kulağını aç diye kulağını bururlar.
-
عقل تو از آفتابی بیش نیست ** اندر آن فکری که نهی آمد مهایست
- Senin aklın, güneşten artık değildir ya. Nehyedilen fikirde kakılıp kalma.
-
کژ منه ای عقل تو هم گام خویش ** تا نیاید آن خسوف رو به پیش 935
- Ey akıl, sen de dizginini eğriltme de tutulup nursuz bir hale gelmeyesin.
-
چون گنه کمتر بود نیم آفتاب ** منکسف بینی و نیمی نورتاب
- Güneşin suçu az oldu mu az tutulur, yarısını tutulmuş görürsün, yarısını nurlu.
-
که به قدر جرم میگیرم ترا ** این بود تقریر در داد و جزا
- Allah, bu suretle seni suçun ne kadarsa o kadar tutarım. Suça verilen ceza suç miktarıncadır.
-
خواه نیک و خواه بد فاش و ستیر ** بر همه اشیا سمیعیم و بصیر
- İster iyi olsun ister kötü... İster âşikar olsun, ister gizli... Biz her şeyi duyarız, her şeyi görürüz der.
-
زین گذر کن ای پدر نوروز شد ** خلق از خلاق خوش پدفوز شد
- Babacığım, bundan geç, nevruz oldu, halk, Allah lütfuna ulaştı, herkesin ağzına tat geldi.
-
باز آمد آب جان در جوی ما ** باز آمد شاه ما در کوی ما 940
- Yine ırmağımıza can suyu geldi. Yine padişahımız köyümüze kondu.
-
میخرامد بخت و دامن میکشد ** نوبت توبه شکستن میزند
- Baht, salınıp gezmede, eteğini sürmede, tövbeyi bozma zamanı geldi diye naralar atmadadır.
-
توبه را بار دگر سیلاب برد ** فرصت آمد پاسبان را خواب برد
- Yine sel geldi, tövbeyi silip süpürdü. Bekçi uykuya daldı, fırsat vakti gelip çattı.