-
پیش مشرق چارمیخش میکنند ** تن برهنه شاخ خارش میزنند 965
- Bu sözlerle onu doğuya karşı çarmıha geriyorlar, elbiselerini soyup çıplak vücudunu diken dallarıyla dövüyorlar.
-
از تنش صد جای خون بر میجهد ** او احد میگوید و سر مینهد
- Bedeninden yüzlerce kan ırmağı fışkırmada. Öyle olduğu halde “Ahad” diyerek baş koymada.
-
پندها دادم که پنهان دار دین ** سر بپوشان از جهودان لعین
- Dinini gizle, melûn kâfirlerden sırrını sakla diye öğütler verdim.
-
عاشق است او را قیامت آمدست ** تا در توبه برو بسته شدست
- Fakat o âşık, kıyamete ulaşmış... Ona tövbe kapısı kapanmış.
-
عاشقی و توبه یا امکان صبر ** این محالی باشد ای جان بس سطبر
- Hem âşıklık, hem tövbe, hem de sabretme imkânı. Bu, pek imkânsız bir şeydir canım efendim.
-
توبه کردم و عشق همچون اژدها ** توبه وصف خلق و آن وصف خدا 970
- Tövbe bir kurtçağızdır, aşksa bir ejderhaya benzer. Tövbe, halkın sıfatıdır, aşksa Allah sıfatı.
-
عشق ز اوصاف خدای بینیاز ** عاشقی بر غیر او باشد مجاز
- Aşk, kimseye niyazı ve ihtiyacı olmayan Allah’nın vasıflarındandır.Ondan başkasına âşık olma, geçici bir hevestir.
-
زانک آن حسن زراندود آمدست ** ظاهرش نور اندرون دود آمدست
- Çünkü mecazi aşk, altınlarla bezenmiş bir güzelliktir. Görünüşü nurdur, fakat içi dumandır.
-
چون رود نور و شود پیدا دخان ** بفسرد عشق مجازی آن زمان
- Nur gitti de duman meydana çıktı mı mecazi aşk, derhal soğur, donar.
-
وا رود آن حسن سوی اصل خود ** جسم ماند گنده و رسوا و بد
- O güzellik aslına gider, beden kokmuş rüsvay, kötü bir halde kalır.