چون قبول حق بود آن مرد راست ** دست او در کارها دست خداست1610
O gerçek er, Tanrı’ya makbul olmuştur, bütün işlerde onun eli Tanrı elidir.
دست ناقص دست شیطان است و دیو ** ز آن که اندر دام تکلیف است و ریو
Nâkıs kimsenin eli ise Şeytan’ın, ifritin elidir. Çünkü Şeytan’ın teklif ve hile tuzağına tutulmuştur.
جهل آید پیش او دانش شود ** جهل شد علمی که در ناقص رود
Kâmile göre bilgisizlik bile bilgi olur, nâkısın bildiği bilgi ise bilgisizlik kesilir.
هر چه گیرد علتی علت شود ** کفر گیرد کاملی ملت شود
İlletli kimse, ne tutarsa illet olur. Kâmil kâfir bile olsa o küfür, din ve şeriat haline gelir.
ای مری کرده پیاده با سوار ** سر نخواهی برد اکنون پای دار
Ey yayan olduğu halde süvari ile yarışa girişen! Sen bu müsabakada kazanmayacak, onu geçmeyeceksin, iyisi mi, dur!
تعظیم ساحران مر موسی را علیه السلام که چه فرمایی اول تو اندازی عصا یا ما
Sihirbazların “ Ne buyurursun, asâyı önce sen mi atarsın, yoksa biz mi atalım? “ diyerek Mûsa Aleyhisselâm’a hürmet edip onu ağırlamaları, Mûsâ’nın da “ Siz atın “ demesi
ساحران در عهد فرعون لعین ** چون مری کردند با موسی به کین1615
Melûn Firavun’un zamanında sihirbazlar Mûsâ ile kin güderek mücadeleye giriştiler.
لیک موسی را مقدم داشتند ** ساحران او را مکرم داشتند
Fakat onu büyük tuttular, öne geçirdiler, ağırladılar.
ز آن که گفتندش که فرمان آن تست ** گر تو میخواهی عصا بفکن نخست
Zira ona “Ferman senin. İstiyorsan önce sen asânı at” dediler.
گفت نی اول شما ای ساحران ** افکنید آن مکرها را در میان
Mûsâ “ Hayır, ey sihirbazlar, önce siz büyülerinizi meydana koyun” dedi.
این قدر تعظیم دینشان را خرید ** کز مری آن دست و پاهاشان برید
Mûsâ’ya karşı gösterdikleri o kadarcık hürmet, din sahibi olmalarına sebep oldu; inat yüzünden de elleri ayakları kesildi.
ساحران چون حق او بشناختند ** دست و پا در جرم آن درباختند1620
Sihirbazlar Mûsâ’nın hakkını anladıklarından evvelce işledikleri suça karşılık olarak ellerini, ayaklarını feda eylediler.
لقمه و نکته ست کامل را حلال ** تو نهای کامل مخور میباش لال
Yemek yemek ve nükte söylemek, kâmile helâldir; mademki sen kâmil değilsin yeme ve sükût et!
چون تو گوشی او زبان نی جنس تو ** گوشها را حق بفرمود أنصتوا
Çünkü sen kulaksın, o dildir; o senin cinsinden değil, Tanrı, kulaklara “Ansitû” buyurdu.
کودک اول چون بزاید شیر نوش ** مدتی خامش بود او جمله گوش
Çocuk önce, süt emme kabiliyetinde doğar, bir müddet susar ve tamamı ile kulak kesilir.
مدتی میبایدش لب دوختن ** از سخن تا او سخن آموختن
Lâkırdı söylemeyi öğreninceye kadar bir zaman dudağını yumması, söz söylememesi gerekir.
ور نباشد گوش و تیتی میکند ** خویشتن را گنگ گیتی میکند1625
Kulak vermezse “ti ,ti “ diye manasız sözler söyler; kendisini âlemin dilsizi yapar.
کر اصلی کش نبود آغاز گوش ** لال باشد کی کند در نطق جوش
Anadan sağır doğan ise hiç dinlemediği için dilsiz olur; nasıl dile gelsin?
ز آن که اول سمع باید نطق را ** سوی منطق از ره سمع اندر آ
Çünkü söz söylemek için önce dinlemek gerektir. Söze, kulak verme yolundan gir.
ادخلوا الأبیات من أبوابها ** و اطلبوا الأغراض فی أسبابها
Evlere kapılardan girin; rızıkları, sebeplerine teşebbüs ederek arayın!
نطق کان موقوف راه سمع نیست ** جز که نطق خالق بیطمع نیست
Dinleme ihtiyacı olmaksızın anlaşılan söz, ancak tamahsız ve ihtiyaçsız olan Tanrı’nın sözüdür.
مبدع است او تابع استاد نی ** مسند جمله و را اسناد نی1630
Tanrı, yarattığını eşsiz, örneksiz yaratır; üstada tâbi değildir. Herkes ona dayanır; onun dayanacağı bir varlık yoktur.
باقیان هم در حرف هم در مقال ** تابع استاد و محتاج مثال
Ondan başka bütün mahlûkat; hem sanatında, hem sözünde üstada tâbidir, örneğe muhtaçtır.
زین سخن گر نیستی بیگانهای ** دلق و اشکی گیر در ویرانهای
Bu söze yabancı değilsen bir hırkaya bürün, bir viraneye çekil ve gözyaşı dök!
ز آن که آدم ز آن عتاب از اشک رست ** اشک تر باشد دم توبه پرست
Çünkü Âdem, Tanrı itabından ağlamakla kurtuldu; tövbekârın nefesi ıslak gözyaşlarıdır.
بهر گریه آمد آدم بر زمین ** تا بود گریان و نالان و حزین
Âdem, yeryüzüne, ağlamak için, daima feryat etmek, inlemek ve mahzun olmak için gelmiştir.