English    Türkçe    فارسی   

2
1389-1413

  • خلق را تاب جنون او نبود ** آتش او ریشهاشان می‏ربود
  • Halk onun deliliğine tahammül edemez bir hale geldi. Ateşi, âdeta halkın sakalını tutuşturmaktaydı.
  • چون که در ریش عوام آتش فتاد ** بند کردندش به زندانی نهاد 1390
  • Avamın sakalına ateş düşünce onu körlüklerinden, inatlarından tutup bağladılar.
  • نیست امکان واکشیدن این لگام ** گر چه زین ره تنگ می‏آیند عام‏
  • Halk, bu yolda umumiyetle dara düşse de yine yuları geri çekmeye imkân yoktur.
  • دیده این شاهان ز عامه خوف جان ** کاین گره کورند و شاهان بی‏نشان‏
  • Bu padişahların hepsi, halktan can korkusuna düştüler. Çünkü bu güruh kördür, padişahların da nişanı yok!
  • چون که حکم اندر کف رندان بود ** لاجرم ذو النون در زندان بود
  • Hüküm külhaniler eline geçince nihayet Zünnun zindana düştü.
  • یک سواره می‏رود شاه عظیم ** در کف طفلان چنین در یتیم‏
  • Bir tek ulu padişah, tek başına atına binmiş, gitmekte. Ardına düşen, ona uyan yok. Böyle bir eşi bulunmaz inci, çocukların eline düşmüş. Kadrini bilen anlayan yok.
  • در چه دریا نهان در قطره‏ای ** آفتابی مخفی اندر ذره‏ای‏ 1395
  • İnci de nedir ki? Bir katrada gizlenmiş bir deniz.. bir zerreye sığmış güneş!
  • آفتابی خویش را ذره نمود ** و اندک اندک روی خود را بر گشود
  • Öyle bir güneş ki kendisini zerre gösterdi de yavaş, yavaş yüzünü açtı.
  • جمله‏ی ذرات در وی محو شد ** عالم از وی مست گشت و صحو شد
  • Bütün zerreler, onda yok oldu. Âlem, onun yüzünden sarhoş oldu, onun yüzünden kendisine geldi.
  • چون قلم در دست غداری بود ** بی‏گمان منصور بر داری بود
  • Fakat kalem, bir gaddarın elinde oldu mu şüphe yok, Mansur, dâra çekilir.
  • چون سفیهان راست این کار و کیا ** لازم آمد یقتلون الأنبیاء
  • Bu hüküm, bu hükümet, kötü kişilerin elinde oldukça elbette peygamberleri öldürmek lâzım.
  • انبیا را گفته قومی راه گم ** از سفه إنا تطیرنا بکم‏ 1400
  • Yol azıtmış kavim, aptallıklarından peygamberlere “ Biz, sizi şom bilmekteyiz. Bize sizin yüzünüzden kötülük geliyor” dedi.
  • جهل ترسا بین امان انگیخته ** ز آن خداوندی که گشت آویخته‏
  • Hıristiyanların cehaletine bak ki asılan bir Allahtan medet ummaktadır.
  • چون به قول اوست مصلوب جهود ** پس مر او را امن کی تاند نمود
  • Çünkü onlarca İsa’yı Yahudiler asmıştır. Peki, iş böyleyse ona kim imdat etsin?
  • چون دل آن شاه ز ایشان خون بود ** عصمت و أنت فیهم چون بود
  • O padişahın yüreği, onların yüzünden kan olunca “ Sen, onların içinde oldukça Allah onlara azap göndermez” hükmü nasıl olur da sürüp gider?
  • زر خالص را و زرگر را خطر ** باشد از قلاب خاین بیشتر
  • Hain kalpazandan, halis altınla kuyumcu, daha fazla korkar.
  • یوسفان از رشک زشتان مخفیند ** کز عدو خوبان در آتش می‏زیند 1405
  • Yusuflar, çirkin kişilerin hasedinden korkup gizlenirler. Güzeller, düşman korkusundan ateş içinde yaşarlar.
  • یوسفان از مکر اخوان در چه‏اند ** کز حسد یوسف به گرگان می‏دهند
  • Yusuflar, kardeşlerinin hilesi yüzünden kuyuya düşmüşlerdir. Çünkü o kardeşler, hasetlerinden Yusuf’u kurtlara verip dururlar.
  • از حسد بر یوسف مصری چه رفت ** این حسد اندر کمین گرگی است زفت‏
  • Hasetten Mısır Yusuf’unun başına neler geldi? Bu haset, pusuya yatmış büyük bir kurttur.
  • لاجرم زین گرگ یعقوب حلیم ** داشت بر یوسف همیشه خوف و بیم‏
  • Hulâsa halîm Yakup, Yusuf’a bir şey yapmasın diye bu kurttan daima korkar.
  • گرگ ظاهر گرد یوسف خود نگشت ** این حسد در فعل از گرگان گذشت‏
  • Zahiri kurt, Yusuf’un etrafında dönüp dolaşmadı. Fakat bu haset, işlediği işle kurtları da geçti!
  • رحم کرد این گرگ و ز عذر لبق ** آمده که إنا ذهبنا نستبق‏ 1410
  • Bu haset kurdu, Yusuf’u yaraladı da “ Biz onu elbiselerimizin başında bırakmış, gitmiştik, kurt kapmış” diye tatlı sözlerle özür serdetti.
  • صد هزاران گرگ را این مکر نیست ** عاقبت رسوا شود این گرگ بیست‏
  • Bu hile, yüz binlerce kurtta bile yok Hele dur, bak, bu kurt sonunda nasıl rüsvay olur!
  • ز انکه حشر حاسدان روز گزند ** بی‏گمان بر صورت گرگان کنند
  • Ondan dolayı herkesin yaptığı kötülüğün zararını göreceği gün hasetçiler, muhakkak kurt şeklinde haşredileceklerdir.
  • حشر پر حرص خس مردار خوار ** صورت خوکی بود روز شمار
  • Hırsla dolu aşağılık ve haram yiyici kişi, o sayı günü domuz şeklinde,