-
سوی دشت از دشت نکته بشنوی ** سوی باغ آیی شود نخلت روی
- Bu ovadan geçer, o taraftaki ovaya gelirsen nükteler duyarsın... Oradaki bağlara, bahçelere gelirsen hurma fidanın sulanır, yeşerir!
-
اندرین ره ترک کن طاق و طرنب ** تا قلاوزت نجنبد تو مجنب
- Bu yoldaki köşkü, sayvanı, şöhreti şanı terk et... Kılavuzun hareket etmedikçe hareket etme!
-
هر که او بی سر بجنبد دم بود ** جنبشش چون جنبش کزدم بود 1430
- Başsız hareket eden, kuyruk olur... Böyle adamın hareketi akrebin hareketine benzer!
-
کژرو و شب کور و زشت و زهرناک ** پیشهی او خستن اجسام پاک
- Eğri gider, geceleri görmez, çirkindir, zehirlidir... İşi gücü, temiz bedenleri dalamak, sokmaktır!
-
سر بکوب آن را که سرش این بود ** خلق و خوی مستمرش این بود
- Başını ez onun... Huyu hep budur, ahlâkı hep bu... Bu huyundan vazgeçmez o!
-
خود صلاح اوست آن سر کوفتن ** تا رهد جانریزهاش زان شومتن
- Onun için en iyi şey, başının ezilmesidir... Çünkü bu suretle can kırıntısı da o kötü tenden kurtulmuş olur!
-
واستان آن دست دیوانه سلاح ** تا ز تو راضی شود عدل و صلاح
- Delinin elinden silâhı al da adalet ve sulh, senden razı olsun!
-
چون سلاحش هست و عقلش نه ببند ** دست او را ورنه آرد صد گزند 1435
- Fakat elinde silâhı olur, aklı da bulunmazsa bağla elini... Yoksa yüzlerce zarar yapar.
-
بیان آنک حصول علم و مال و جاه بدگوهران را فضیحت اوست و چون شمشیریست کی افتادست به دست راهزن
- Kötü yaradılışlı, kişilerin bilgi, mal ve mevki sahibi olmaları kendileri için kötüdür. Çünkü bu, yol kesici eşkıyanın eline kılıç vermek gibidir.
-
بدگهر را علم و فن آموختن ** دادن تیغی به دست راهزن
- Kötü yaradılışlı kişiye ilim ve fen öğretmek, yol kesen eşkıyanın eline kılıç vermeye benzer!
-
تیغ دادن در کف زنگی مست ** به که آید علم ناکس را به دست
- Sarhoş zencinin eline kılıç vermek, adam olmayana bilgi belletmekten yeğdir.
-
علم و مال و منصب و جاه و قران ** فتنه آمد در کف بدگوهران
- Bilgi, mal, mevki ve hüküm, kötü yaradılışlı kişilerin elinde fitnedir.
-
پس غزا زین فرض شد بر مومنان ** تا ستانند از کف مجنون سنان
- Savaş delilerin ellerindeki kılıçları alsınlar diye müminlere farz olmuştur.
-
جان او مجنون تنش شمشیر او ** واستان شمشیر را زان زشتخو 1440
- Onun canı delidir, teni de elindeki kılıçtır... o çirkin huylunun elindeki kılıcı al!
-
آنچ منصب میکند با جاهلان ** از فضیحت کی کند صد ارسلان
- Bilgisizlere, geçtikleri mevkiin yaptığı fenalığı, yüzlerce aslan bir araya gelse yapamaz!
-
عیب او مخفیست چون آلت بیافت ** مارش از سوراخ بر صحرا شتافت
- Çünkü ayıbı gizliyken meydan bulur da yılanı, delikten çıkar, sahralara uğrar!
-
جمله صحرا مار و کزدم پر شود ** چونک جاهل شاه حکم مر شود
- Cahil kötü hükümler yürüten bir padişah oldu mu bütün ova yılanla, akreple dolar!
-
مال و منصب ناکسی که آرد به دست ** طالب رسوایی خویش او شدست
- Adam olmayanın eline bir mal ve mevki geçti mi, herkesten önce kendi rezilliğini dileyen kendisidir.
-
یا کند بخل و عطاها کم دهد ** یا سخا آرد بنا موضع نهد 1445
- Çünkü o ya hasisliğe kalkışır, az verir... Yahut cömertliğe girişir, yersiz ihsanlarda bulunur!
-
شاه را در خانهی بیذق نهد ** این چنین باشد عطا که احمق دهد
- Şahı, beydak hanesine kor... Ahmak, ihsanda bulundu mu ihsanı, buna benzer işte!
-
حکم چون در دست گمراهی فتاد ** جاه پندارید در چاهی فتاد
- Hüküm, bir sapığın eline geçti mi onu mevki sanır ama hakikatte kuyuya düşmüş demektir!
-
راه نمیداند قلاووزی کند ** جان زشت او جهانسوزی کند
- Yol bilmez, kılavuzluk etmeye kalkışır... Kötü ruhu, cihanı yakar, yandırır!
-
طفل راه فقر چون پیری گرفت ** پیروان را غول ادباری گرفت
- Yokluk yolunun çocuğu, pirlik etmeye girişirse ardına düşenler, devletsizlik gulyabanisine çatarlar!
-
که بیا تا ماه بنمایم ترا ** ماه را هرگز ندید آن بیصفا 1450
- Gel de sana ayı göstereyim der ama o nursuz pirsiz, ayı hiç görmemiştir ki!
-
چون نمایی چون ندیدستی به عمر ** عکس مه در آب هم ای خام غمر
- Ömrümde ayın aksini suda bile görmemişken nasıl olurda gösterebilirsin a hamhalat, a bön!
-
احمقان سرور شدستند و ز بیم ** عاقلان سرها کشیده در گلیم
- Ahmaklar baş oldular da akıllılar başlarını kilime çektiler!
-
تفسیر یا ایها المزمل
- Yâ eyyühel Müzemmil’in tefsiri