-
گه ندات آمد ازین چرخ نقی ** که شقیی و شقیی و شقی
- Bazen rüyada bu tertemiz gökyüzünden sana "Kötüsün, kötüsün, kötü" diye ses geldi.
-
گه ندات آمد صریحا از جبال ** که برو هستی ز اصحاب الشمال
- Bazen dağlardan apaçık "Hadi git be. Sen, ashabı şimaldensin" sesini duydun!
-
گه ندا میآمدت از هر جماد ** تا ابد فرعون در دوزخ فتاد
- Bazen her cansız şeyden "Firavun, ebediyen cehenneme düştü gitti" sadasını işittin!
-
زین بترها که نمیگویم ز شرم ** تا نگردد طبع معکوس تو گرم
- Bundan beter rüyalar da gördün... Fakat utancından söyleyemiyorum ki ters tabiatın büsbütün tersleşmesin, kızmayasın!
-
اندکی گفتم به تو ای ناپذیر ** ز اندکی دانی که هستم من خبیر 2500
- Ey öğüt kabul etmeyen, azıcığını söylüyorum sana., bu azıcığı duy da bil ki ben biliyorum.
-
خویشتن را کور میکردی و مات ** تا نیندیشی ز خواب و واقعات
- Gördüğün rüyaları ve başına gelecek işleri düşünmemek için kendini ölü ve kör ettin!
-
چند بگریزی نک آمد پیش تو ** کوری ادراک مکراندیش تو
- Ne vakte dek kaçaksın? İşte hileler düzen anlayışının körlüğü, önüne geldi, çattı!
-
بیان آنک در توبه بازست
- Tövbe kapısı açıktır.
-
هین مکن زین پس فراگیر احتراز ** که ز بخشایش در توبهست باز
- Kendine gel, bundan böyle çekin artık. Çünkü Allah keremiyle tövbe kapısı açıktır.
-
توبه را از جانب مغرب دری ** باز باشد تا قیامت بر وری
- Tövbenin batı tarafında bir kapısı vardır, kıyamete kadar açıktır.
-
تا ز مغرب بر زند سر آفتاب ** باز باشد آن در از وی رو متاب 2505
- O kapı, güneş batıdan doğuncaya dek açık kalacaktır, o kapıdan yüz çevirme!
-
هست جنت را ز رحمت هشت در ** یک در توبهست زان هشت ای پسر
- Cennetin Allah rahmetiyle sekiz tane kapısı var... Oğul, o sekiz kapıdan biri de tövbe kapısıdır.
-
آن همه گه باز باشد گه فراز ** وآن در توبه نباشد جز که باز
- Öbürlerinin hepsi de bazen açılır, bozan kapanır. Fakat tövbe kapısı hep açıktır.
-
هین غنیمت دار در بازست زود ** رخت آنجا کش به کوری حسود
- Bunu ganimet bil. Kapı açık, kasetçinin körlüğüne rağmen derhal pılını pırtını oraya çek!
-
گفتن موسی علیهالسلام فرعون را کی از من یک پند قبول کن و چهار فضیلت عوض بستان
- Musa aleyhîsselâm'ın Firavun'a "Benden bir öğüt kabul et, karşılık olarak dört fazilet kazan" demesi.
-
هین ز من بپذیر یک چیز و بیار ** پس ز من بستان عوض آن را چهار
- Kendine gel de benden bir öğüt kabul et, karşılık olarak dört şey al!
-
گفت ای موسی کدامست آن یکی ** شرح کن با من از آن یک اندکی 2510
- Firavun, o bir öğüt, hangi öğüt? O tek öğüdü bana birazcık anlat dedi.
-
گفت آن یک که بگویی آشکار ** که خدایی نیست غیر کردگار
- Musa dedi ki: O tek öğüt şu: Apaçık söyle, deki Allah tektir, ondan başka tapacak yoktur!
-
خالق افلاک و انجم بر علا ** مردم و دیو و پری و مرغ را
- Göklerin, yıldızların, insanlarla şeytanların cin ve perilerin, kuşların yüce yaratıcısıdır.
-
خالق دریا و دشت و کوه و تیه ** ملکت او بیحد و او بیشبیه
- Denizin, ovanın, dağın, çölün yaratıcısı odur... Ülkenin sının yoktur, kendisinin benzeri yoktur!
-
گفت ای موسی کدامست آن چهار ** که عوض بدهی مرا بر گو بیار
- Firavun, ey Musa dedi. Buna karşılık bana vereceğin o dört şey nedir? Onları da söyle de
-
تا بود کز لطف آن وعدهی حسن ** سست گردد چارمیخ کفر من 2515
- 2515.O güzel vadin lütfiyle kâfirliğimin çarmıhı gevşesin!
-
بوک زان خوش وعدههای مغتنم ** برگشاید قفل کفر صد منم
- Belki bir ganimet olarak elde edeceğim o hoş vaatler yüzünden yüz harmanlık küfür kilidim açılır.
-
بوک از تاثیر جوی انگبین ** شهد گردد در تنم این زهر کین
- Belki bal ırmağının tesiriyle bedenimdeki şu kin zehiri ballaşır.
-
یا ز عکس جوی آن پاکیزه شیر ** پرورش یابد دمی عقل اسیر
- Yahut o tertemiz süt ırmağının aksiyle esir aklım bir an olsun beslenir.
-
یا بود کز عکس آن جوهای خمر ** مست گردم بو برم از ذوق امر
- Yahut o şarap ırmaklarının aksiyle sarhoş olanlar da Allah emrinin zevkinden bir koku alırım...
-
یا بود کز لطف آن جوهای آب ** تازگی یابد تن شورهی خراب 2520
- Yahut da ırmakların letafetinden çorak ve yıkık bedenim tazeleşir.