- 
		    حق ستون این جهان از ترس ساخت  ** هر یکی از ترس جان در کار باخت 
- Tanrı korkuyu bu âleme direk yapmıştır. Herkes, can korkusu ile bir işe sarılmıştır.
- 
		    حمد ایزد را که ترسی را چنین  ** کرد او معمار و اصلاح زمین 
- Tanrı’ya hamd olsun ki böyle bir korkuyu mimar etmiş, onunla yer yüzünü düzene koymuştur.
- 
		    این همه ترسندهاند از نیک و بد  ** هیچ ترسنده نترسد خود ز خود 
- Bunların hepside iyiden, kötüden korkarlar. Fakat hiçbir kimse yoktur ki kendi kendisinden korksun.
- 
		    پس حقیقت بر همه حاکم کسیست  ** که قریبست او اگر محسوس نیست 
- Şu halde hakikatte herkese hak3im olan birsidir ve o, duygularla duyulmaz ama çok yakındır insana.
- 
		   هست او محسوس اندر مکمنی  ** لیک محسوس حس این خانه نی    2205
- O, bir gizli yerde duyulur ama bu evin duyguları ile duyulmaz.
- 
		    آن حسی که حق بر آن حس مظهرست  ** نیست حس این جهان آن دیگرست 
- Tanrı’nın anlaşılacağı, duyulacağı duygu, bu cihanın duygusu değildir, o duygu, başka bir duygudur.
- 
		    حس حیوان گر بدیدی آن صور  ** بایزید وقت بودی گاو و خر 
- Hayvan duygusu, o suretleri görseydi öküzle eşek de vaktin Beyazıd’ı olurdu.
- 
		    آنک تن را مظهر هر روح کرد  ** وآنک کشتی را براق نوح کرد 
- Bedeni, ruha mazhar eden, gemiyi Nuh’a burak yapan,
- 
		    گر بخواهد عین کشتی را به خو  ** او کند طوفان تو ای نورجو 
- Dilerse ey nur arayan, gemiyi değiştirir, tûfan haline getirir.
- 
		   هر دمت طوفان و کشتی ای مقل  ** با غم و شادیت کرد او متصل    2210
- Ey yoksul, her an sana bir tûfandır, bir gemidir. Seni gama, neşeye ulaştırır durur.
- 
		    گر نبینی کشتی و دریا به پیش  ** لرزها بین در همه اجزای خویش 
- Gemiyle denizi görmüyorsan bütün cüzilerindeki şu titreyişi, şu kaynaşmayı gör.
- 
		    چون نبیند اصل ترسش را عیون  ** ترس دارد از خیال گونهگون 
- Gözler, korkunun aslını görmediğinden çeşit çeşit hayallerden korkar insan.
- 
		    مشت بر اعمی زند یک جلف مست  ** کور پندارد لگدزن اشترست 
- Sarhoş bir herif, körün birine bir yumruk indirir. Kör sanır ki kendisini deve tepti.
- 
		    زانک آن دم بانگ اشتر میشنید  ** کور را گوشست آیینه نه دید 
- Çünkü o sırada deve sesini duymuştur. Körün aynası kulaktır, göz değil.
- 
		   باز گوید کور نه این سنگ بود  ** یا مگر از قبهی پر طنگ بود    2215
- Derken yine hayır, bu bir taş olacak. Belki şu çınlayıp duran kubbeden geldi der.
- 
		    این نبود و او نبود و آن نبود  ** آنک او ترس آفرید اینها نمود 
- Bu da değil, o da değil, öbürü de değil. Bunları o korkuyu yaratan gösterir.
- 
		    ترس و لرزه باشد از غیری یقین  ** هیچ کس از خود نترسد ای حزین 
- Korku ve titreyiş, mutlaka başkasındandır. Hiçbir kimse kendisinden korkar mı?
- 
		    آن حکیمک وهم خواند ترس را  ** فهم کژ کردست او این درس را 
- O filozofçuk, korkuya vehim der. O, bu dersi eğri anlamıştır.
- 
		    هیچ وهمی بیحقیقت کی بود  ** هیچ قلبی بیصحیحی کی رود 
- Hakikati olmayan vehim olur mu hiç? Hiç gönül doğru olmayan bir yere akar mı?
- 
		   کی دروغی قیمت آرد بی ز راست  ** در دو عالم هر دروغ از راست خاست    2220
- Yalancı, doğru olmasa bir yalan kıvırabilir mi? İki âlemde de her yalan doğrudan meydana gelir.
- 
		    راست را دید او رواجی و فروغ  ** بر امید آن روان کرد او دروغ 
- Doğrunun revacına, parlaklığına bakar da yalancı, o ümitle yalan söyler.
- 
		    ای دروغی که ز صدقت این نواست  ** شکر نعمت گو مکن انکار راست 
- Ey yalancı, bu yalanın da doğru yüzünden geçmede. Nimete şükret de doğruyu inkâr etme.
- 
		    از مفلسف گویم و سودای او  ** یا ز کشتیها و دریاهای او 
- Filozofluk taslayandan mı söyleyeyim, onun sevdasından mı bahsedeyim? Yoksa Tanrı’nın gemilerini denizlerini mi anlatayım?
- 
		    بل ز کشتیهاش کان پند دلست  ** گویم از کل جزو در کل داخلست 
- Hadi onun gemilerinden bahsedeyim. Çünkü o bahis, gönle öğüt verir. Külden bahsedeyim. Çünkü cüz, küllün içindedir.
- 
		   هر ولی را نوح و کشتیبان شناس  ** صحبت این خلق را طوفان شناس    2225
- Her velîyi Nuh ve kaptan bil, bu halkın sohbetini de tûfan say.