گفت ای نوح ار تو خواهی جمله را ** حشر گردانم بر آرم از ثری1355
Allah: “Ey Nuh, eğer istiyorsan bütün boğulanları yeniden ve tekrar dirilteyim, yeryüzüne getireyim.
بهر کنعانی دل تو نشکنم ** لیکت از احوال آگه میکنم
Senin hatırını bir Kenan için kırmam ben. Fakat seni ahvalden haberdar ediyorum” dedi.
گفت نه نه راضیم که تو مرا ** هم کنی غرقه اگر باید ترا
Nuh, “Hayır hayır… Eğer beni de gark etmek istesen yine hükmüne razıyım.
هر زمانم غرقه میکن من خوشم ** حکم تو جانست چون جان میکشم
Her an beni gark et. Hoşlanırım bundan, hükmün cana benzer, canla başla razıyım.
ننگرم کس را وگر هم بنگرم ** او بهانه باشد و تو منظرم
Hiç kimseciğe bakmam, bakmam bile o bakış bahanedir, gördüğüm sensin.
عاشق صنع توم در شکر و صبر ** عاشق مصنوع کی باشم چو گبر1360
Şükür, zamanında da senin yaptığın işe, sana âşığım, sabır zamanında da. Kâfir gibi hiç senin yarattığına âşık olur muyum?
عاشق صنع خدا با فر بود ** عاشق مصنوع او کافر بود
Allah hükmüne âşık olan nurlanır, yarattığına âşık olansa kâfir olur, diye cevap verdi.
توفیق میان این دو حدیث کی الرضا بالکفر کفر و حدیث دیگر من لم یرض بقضایی فلیطلب ربا سوای
Küfre razı olma küfürdür, hadisiyle kaza ve kaderine razı olmayan benden başka bir Allah arasın hadisinin manalarını birleştirmek
دی سالی کرد سایل مر مرا ** زانک عاشق بود او بر ماجرا
Dün mübahaseyi seven birisi, bana bir sual sordu.
گفت نکتهی الرضا بالکفر کفر ** این پیمبر گفت و گفت اوست مهر
Dedi ki: “Küfre razı olmak küfürdür.” Bunu Peygamber söyledi, onun söylediği söz de doğrudur, yerindedir.
باز فرمود او که اندر هر قضا ** مر مسلمان را رضا باید رضا
Sonra da yine “Müslüman olan kişinin her türlü kazaya razı olması lazımdır” buyurdu.
نه قضای حق بود کفر و نفاق ** گر بدین راضی شوم باشد شقاق1365
Kâfirlik ve münafıklık da Allah’ın kaza ve kaderiyle değil mi? Fakat buna razı olursak (ilk hadise göre) kötülük etmiş olmaz mıyız?
ور نیم راضی بود آن هم زیان ** پس چه چاره باشدم اندر میان
Razı olmazsak o da suç… Peki, ikisinin arasında hangi çareye başvuralım.”
گفتمش این کفر مقضی نه قضاست ** هست آثار قضا این کفر راست
Ona dedim ki: “Bu küfür, Allah’ın takdiriyledir ama Allah’ın hükmüyle, Allah’ın emir ve rızasıyla değildir. Bu küfür yalnız kaza ve kaderin eserlerindendir.
پس قضا را خواجه از مقضی بدان ** تا شکالت دفع گردد در زمان
Hocam, Allah’ın kaza ve kaderini, Allah’ın bilgisi olarak bil de şüphe ve tereddüdün kalmasın.
راضیم در کفر زان رو که قضاست ** نه ازین رو که نزاع و خبث ماست
Küfrede razıyız, çünkü Allah’ın bilgisine muvafıktır, fakat bizim fenalığımızdan, bizim kötülüğümüzden meydana geldiğinden de razı değiliz.
کفر از روی قضا خود کفر نیست ** حق را کافر مخوان اینجا مهایست1370
Küfür Allah bilgisi olmak bakımından küfür değildir, Hakk’a kâfir deme, burada dur!
کفر جهلست و قضای کفر علم ** هر دو کی یک باشد آخر حلم و خلم
Küfür, cahillikten meydana gelir, fakat küfrün takdiri, Allah’ın bilgisidir, (Allah, kâfirin kâfirliğini ezelde bilir, bildiği gibi de zuhur eder). Rüya ve mülayimlik manasına gelen hilm ile sümük manasına gelen hilm nasıl bir olur?
زشتی خط زشتی نقاش نیست ** بلک از وی زشت را بنمودنیست
Çirkin resim, ressamın çirkinliğini icap ettirmez ya. Çirkini de yaptığına, yapabildiğine bir delil olur ancak.
قوت نقاش باشد آنک او ** هم تواند زشت کردن هم نکو
Hatta hem çirkin resmi, hem de güzel resmi yapabildiğinden ressamın, kuvvetli bir ressam olduğuna delildir.
گر کشانم بحث این را من بساز ** تا سال و تا جواب آید دراز
Bu bahsi açar, düzüp koşarsam sual ve cevaplar uzar gider.
ذوق نکتهی عشق از من میرود ** نقش خدمت نقش دیگر میشود1375
Ben de aşk nüktesinin zevkini kaybederim. Allah’a hizmet, başka bir şekle döner, maksat hidayetten dalâlet olur.
مثل در بیان آنک حیرت مانع بحث و فکرتست
Hayretin, mübahase ve düşünceye mâni olduğuna dair misal
آن یکی مرد دومو آمد شتاب ** پیش یک آیینه دار مستطاب
Saçı sakalı kır bir adam, iyi bir berberin önüne gider de,
گفت از ریشم سپیدی کن جدا ** که عروس نو گزیدم ای فتی
“Yiğidim, saçımdaki sakalımdaki akları ayır, yol. Bir yeni gelin aldım der.
ریش او ببرید و کل پیشش نهاد ** گفت تو بگزین مرا کاری فتاد
Berber, adamın sakalını dipten tıraş ederek kılları önüne kor da der ki: “Benim bir işim çıktı sen ayırıver!”
این سال وآن جوابست آن گزین ** که سر اینها ندارد درد دین
İşte bunun gibi bu sual, şu da cevabı, artık sen ayırıver… Din kaygısı, bunlarla uğraşmaya vakit bırakmaz.
آن یکی زد سیلیی مر زید را ** حمله کرد او هم برای کید را1380
Birisi Zeyd’e bir sille vurur. Zeyd de hileye sapıp onu dövmek üzere üstüne saldırınca,
گفت سیلیزن سالت میکنم ** پس جوابم گوی وانگه میزنم
Adam: “Dur, senden bir şey soracağım, cevabını ver, sonra beni döv.
بر قفای تو زدم آمد طراق ** یک سالی دارم اینجا در وفاق
Senin kafana vurunca şırak diye bir sestir çıktı. Şimdi burada dostça senden bir sualim var:
این طراق از دست من بودست یا ** از قفاگاه تو ای فخر کیا
Bu şırak sesi benim elimden mi çıktı, yoksa senin kafandan mı ey uluların öğündüğü ulu zat?” dedi.
گفت از درد این فراغت نیستم ** که درین فکر و تفکر بیستم
Adamcağız dedi ki: “Acıdan kurtulmadım ki bu düşünceye dalayım.
تو که بیدردی همی اندیش این ** نیست صاحبدرد را این فکر هین1385
Senin derdin yok, sen düşüne dur.” Dert sahibi böyle düşüncelere saplanamaz, kendine gel!
حکایت
Hikâye
در صحابه کم بدی حافظ کسی ** گرچه شوقی بود جانشان را بسی
Sahabenin ruhlarında Kuran’a karşı fevkalâde bir iştiyak vardı ama aralarında hafız pek azdı.
زانک چون مغزش در آگند و رسید ** پوستها شد بس رقیق و واکفید
Çünkü bir meyve oldu mu kabuğu adamakıllı incelir, çatlar, dökülür.
قشر جوز و فستق و بادام هم ** مغز چون آگندشان شد پوست کم
Ceviz, fıstık ve badem bile olunca kabukları incelir.
مغز علم افزود کم شد پوستش ** زانک عاشق را بسوزد دوستش
وصف مطلوبی چو ضد طالبیست ** وحی و برق نور سوزندهی نبیست1390
İstenen, sevilen kişinin vasfı, isteyen, seven kişinin vasıflarının zıddıdır. Vahiy ve nur şimşeği, peygamberi yakar.
چون تجلی کرد اوصاف قدیم ** پس بسوزد وصف حادث را گلیم
Kadîm olan Allah’ın sıfatları tecelli edince hâdisin sıfatlarını yakar, mahveder.
ربع قرآن هر که را محفوظ بود ** جل فینا از صحابه میشنود
Sahabe arasında birisi Kur’an’ın dörtte birini ezberledi de duyuldu mu, sahabe, bu bizim ulumuzdur derdi.
جمع صورت با چنین معنی ژرف ** نیست ممکن جز ز سلطانی شگرف
Böyle bir büyük mana ile sureti bir arada cem etmek, hayretlere düşmüş, mest olmuş padişahtan başka kimseye mümkün değildir.
در چنین مستی مراعات ادب ** خود نباشد ور بود باشد عجب
Böyle bir sarhoşluk âleminde edep kaidelerine riayet etmenin zaten imkânı yoktur, bu imkân bulunsa bile şaşılacak şeydir doğrusu!
اندر استغنا مراعات نیاز ** جمع ضدینست چون گرد و دراز1395
İstiğna âleminde niyaza riayet etmek, yuvarlak bir şeyle uzun bir şeyi, zıddoldukları halde bir arada cem etmeye benzer.
خود عصا معشوق عمیان میبود ** کور خود صندوق قرآن میبود
Sopa, esasen körlerin sevgilisidir. Kör, Kur’an sandığına benzer ancak.
گفت کوران خود صنادیقند پر ** از حروف مصحف و ذکر و نذر
Körlerin sözleri, Mushaf harfleriyle, eski hikâyelerle, korkutuşlarla dolu sandıklardır.
باز صندوقی پر از قرآن به است ** زانک صندوقی بود خالی بدست
Fakat Kur’an’la dolu sandık, boş sandıktan iyidir elbet.
باز صندوقی که خالی شد ز بار ** به ز صندوقی که پر موشست و مار
Yüksüz sandık fareler ve yılanlar dolu sandıktan daha iyidir.
حاصل اندر وصل چون افتاد مرد ** گشت دلاله به پیش مرد سرد1400
Hâsılı insan, vuslata erdi mi vasıta olan kadın, adamın gözüne soğuk görünmeye başlar.
چون به مطلوبت رسیدی ای ملیح ** شد طلب کاری علم اکنون قبیح
Güzelim istediğin şeye ulaştın mı artık bilgi sahibi olmayı istemek kötüdür.
چون شدی بر بامهای آسمان ** سرد باشد جست وجوی نردبان
Göklerin damlarına çıktıktan sonra da merdiven aramak manasızdır.
جز برای یاری و تعلیم غیر ** سرد باشد راه خیر از بعد خیر
Hayra ulaşan kişi, dostluk ve başkasına bir şey öğretmek maksatlarından başka bir maksatla yine hayır yolunu arar, o yoldan bahsederse bu iş, soğuk bir şeydir.
آینهی روشن که شد صاف و ملی ** جهل باشد بر نهادن صیقلی
Aydın ayna saf ve cilâlı bir halde iken onu cilâlamaya kalkışmak bilgisizliktir.