پس قضا را خواجه از مقضی بدان ** تا شکالت دفع گردد در زمان
Hocam, Allah’ın kaza ve kaderini, Allah’ın bilgisi olarak bil de şüphe ve tereddüdün kalmasın.
راضیم در کفر زان رو که قضاست ** نه ازین رو که نزاع و خبث ماست
Küfrede razıyız, çünkü Allah’ın bilgisine muvafıktır, fakat bizim fenalığımızdan, bizim kötülüğümüzden meydana geldiğinden de razı değiliz.
کفر از روی قضا خود کفر نیست ** حق را کافر مخوان اینجا مهایست1370
Küfür Allah bilgisi olmak bakımından küfür değildir, Hakk’a kâfir deme, burada dur!
کفر جهلست و قضای کفر علم ** هر دو کی یک باشد آخر حلم و خلم
Küfür, cahillikten meydana gelir, fakat küfrün takdiri, Allah’ın bilgisidir, (Allah, kâfirin kâfirliğini ezelde bilir, bildiği gibi de zuhur eder). Rüya ve mülayimlik manasına gelen hilm ile sümük manasına gelen hilm nasıl bir olur?
زشتی خط زشتی نقاش نیست ** بلک از وی زشت را بنمودنیست
Çirkin resim, ressamın çirkinliğini icap ettirmez ya. Çirkini de yaptığına, yapabildiğine bir delil olur ancak.
قوت نقاش باشد آنک او ** هم تواند زشت کردن هم نکو
Hatta hem çirkin resmi, hem de güzel resmi yapabildiğinden ressamın, kuvvetli bir ressam olduğuna delildir.
گر کشانم بحث این را من بساز ** تا سال و تا جواب آید دراز
Bu bahsi açar, düzüp koşarsam sual ve cevaplar uzar gider.
ذوق نکتهی عشق از من میرود ** نقش خدمت نقش دیگر میشود1375
Ben de aşk nüktesinin zevkini kaybederim. Allah’a hizmet, başka bir şekle döner, maksat hidayetten dalâlet olur.
مثل در بیان آنک حیرت مانع بحث و فکرتست
Hayretin, mübahase ve düşünceye mâni olduğuna dair misal
آن یکی مرد دومو آمد شتاب ** پیش یک آیینه دار مستطاب
Saçı sakalı kır bir adam, iyi bir berberin önüne gider de,
گفت از ریشم سپیدی کن جدا ** که عروس نو گزیدم ای فتی
“Yiğidim, saçımdaki sakalımdaki akları ayır, yol. Bir yeni gelin aldım der.
ریش او ببرید و کل پیشش نهاد ** گفت تو بگزین مرا کاری فتاد
Berber, adamın sakalını dipten tıraş ederek kılları önüne kor da der ki: “Benim bir işim çıktı sen ayırıver!”
این سال وآن جوابست آن گزین ** که سر اینها ندارد درد دین
İşte bunun gibi bu sual, şu da cevabı, artık sen ayırıver… Din kaygısı, bunlarla uğraşmaya vakit bırakmaz.
آن یکی زد سیلیی مر زید را ** حمله کرد او هم برای کید را1380
Birisi Zeyd’e bir sille vurur. Zeyd de hileye sapıp onu dövmek üzere üstüne saldırınca,
گفت سیلیزن سالت میکنم ** پس جوابم گوی وانگه میزنم
Adam: “Dur, senden bir şey soracağım, cevabını ver, sonra beni döv.
بر قفای تو زدم آمد طراق ** یک سالی دارم اینجا در وفاق
Senin kafana vurunca şırak diye bir sestir çıktı. Şimdi burada dostça senden bir sualim var:
این طراق از دست من بودست یا ** از قفاگاه تو ای فخر کیا
Bu şırak sesi benim elimden mi çıktı, yoksa senin kafandan mı ey uluların öğündüğü ulu zat?” dedi.
گفت از درد این فراغت نیستم ** که درین فکر و تفکر بیستم
Adamcağız dedi ki: “Acıdan kurtulmadım ki bu düşünceye dalayım.
تو که بیدردی همی اندیش این ** نیست صاحبدرد را این فکر هین1385
Senin derdin yok, sen düşüne dur.” Dert sahibi böyle düşüncelere saplanamaz, kendine gel!
حکایت
Hikâye
در صحابه کم بدی حافظ کسی ** گرچه شوقی بود جانشان را بسی
Sahabenin ruhlarında Kuran’a karşı fevkalâde bir iştiyak vardı ama aralarında hafız pek azdı.
زانک چون مغزش در آگند و رسید ** پوستها شد بس رقیق و واکفید
Çünkü bir meyve oldu mu kabuğu adamakıllı incelir, çatlar, dökülür.
قشر جوز و فستق و بادام هم ** مغز چون آگندشان شد پوست کم
Ceviz, fıstık ve badem bile olunca kabukları incelir.
مغز علم افزود کم شد پوستش ** زانک عاشق را بسوزد دوستش
وصف مطلوبی چو ضد طالبیست ** وحی و برق نور سوزندهی نبیست1390
İstenen, sevilen kişinin vasfı, isteyen, seven kişinin vasıflarının zıddıdır. Vahiy ve nur şimşeği, peygamberi yakar.
چون تجلی کرد اوصاف قدیم ** پس بسوزد وصف حادث را گلیم
Kadîm olan Allah’ın sıfatları tecelli edince hâdisin sıfatlarını yakar, mahveder.
ربع قرآن هر که را محفوظ بود ** جل فینا از صحابه میشنود
Sahabe arasında birisi Kur’an’ın dörtte birini ezberledi de duyuldu mu, sahabe, bu bizim ulumuzdur derdi.
جمع صورت با چنین معنی ژرف ** نیست ممکن جز ز سلطانی شگرف
Böyle bir büyük mana ile sureti bir arada cem etmek, hayretlere düşmüş, mest olmuş padişahtan başka kimseye mümkün değildir.
در چنین مستی مراعات ادب ** خود نباشد ور بود باشد عجب
Böyle bir sarhoşluk âleminde edep kaidelerine riayet etmenin zaten imkânı yoktur, bu imkân bulunsa bile şaşılacak şeydir doğrusu!
اندر استغنا مراعات نیاز ** جمع ضدینست چون گرد و دراز1395
İstiğna âleminde niyaza riayet etmek, yuvarlak bir şeyle uzun bir şeyi, zıddoldukları halde bir arada cem etmeye benzer.
خود عصا معشوق عمیان میبود ** کور خود صندوق قرآن میبود
Sopa, esasen körlerin sevgilisidir. Kör, Kur’an sandığına benzer ancak.
گفت کوران خود صنادیقند پر ** از حروف مصحف و ذکر و نذر
Körlerin sözleri, Mushaf harfleriyle, eski hikâyelerle, korkutuşlarla dolu sandıklardır.
باز صندوقی پر از قرآن به است ** زانک صندوقی بود خالی بدست
Fakat Kur’an’la dolu sandık, boş sandıktan iyidir elbet.
باز صندوقی که خالی شد ز بار ** به ز صندوقی که پر موشست و مار
Yüksüz sandık fareler ve yılanlar dolu sandıktan daha iyidir.
حاصل اندر وصل چون افتاد مرد ** گشت دلاله به پیش مرد سرد1400
Hâsılı insan, vuslata erdi mi vasıta olan kadın, adamın gözüne soğuk görünmeye başlar.
چون به مطلوبت رسیدی ای ملیح ** شد طلب کاری علم اکنون قبیح
Güzelim istediğin şeye ulaştın mı artık bilgi sahibi olmayı istemek kötüdür.
چون شدی بر بامهای آسمان ** سرد باشد جست وجوی نردبان
Göklerin damlarına çıktıktan sonra da merdiven aramak manasızdır.
جز برای یاری و تعلیم غیر ** سرد باشد راه خیر از بعد خیر
Hayra ulaşan kişi, dostluk ve başkasına bir şey öğretmek maksatlarından başka bir maksatla yine hayır yolunu arar, o yoldan bahsederse bu iş, soğuk bir şeydir.
آینهی روشن که شد صاف و ملی ** جهل باشد بر نهادن صیقلی
Aydın ayna saf ve cilâlı bir halde iken onu cilâlamaya kalkışmak bilgisizliktir.
پیش سلطان خوش نشسته در قبول ** زشت باشد جستن نامه و رسول1405
Padişah tarafından kabul edilip huzurunda oturduktan sonra mektup ve elçi araştırmak çirkin bir şeydir.
داستان مشغول شدن عاشقی به عشقنامه خواندن و مطالعه کردن عشقنامه درحضور معشوق خویش و معشوق آن را ناپسند داشتن کی طلب الدلیل عند حضور المدلول قبیح والاشتغال بالعلم بعد الوصول الی المعلوم مذموم
Bir âşığın, mâşukunun huzurunda aşk mektubu okuması, sevgilinin bu hareketi beğenmemesi, delâlet edilen şey meydana geldikten sonra delil aramak çirkin bir şeydir, bilinen şeye ulaşıldıktan sonra bilgi ile uğraşmak kötü bir şeydir
آن یکی را یار پیش خود نشاند ** نامه بیرون کرد و پیش یار خواند
Sevgili âşıklarından birisini huzuruna çağırdı. Âşık aşk mektubunu çıkarıp sevgilisinin huzurunda okumaya başladı.
بیتها در نامه و مدح و ثنا ** زاری و مسکینی و بس لابهها
Mektupta beyitler, övüşler, ihtiyaç ve âciz yoksulluk… Birçok lâflar vardı.
گفت معشوق این اگر بهر منست ** گاه وصل این عمر ضایع کردنست
Mâşuk dedi ki: “Eğer bu okuma, benim içinse vuslat zamanı ömür zayi etmektir bu!
من به پیشت حاضر و تو نامه خوان ** نیست این باری نشان عاشقان
Ben yanımdayım, sen mektup okuyorsun. Bu âşıklık alâmeti değil ki!”
گفت اینجا حاضری اما ولیک ** من نمییایم نصیب خویش نیک1410
Âşık dedi ki: “Doğru, sen buradasın ama ben, istediğim zevki, istediğim gibi bulamıyorum ki,
آنچ میدیدم ز تو پارینه سال ** نیست این دم گرچه میبینم وصال
Geçen yıl senden aldığım zevki, şimdi vuslatına erişmiş olduğum halde alamıyorum.
من ازین چشمه زلالی خوردهام ** دیده و دل ز آب تازه کردهام
Ben bu kaynaktan arı, duru su içtim, o suyla gözümü de yeniledim, gönlümü de.
چشمه میبینم ولیکن آب نی ** راه آبم را مگر زد رهزنی
Şimdi kaynağı görüyorum ama su yok. Yoksa suyolumu birisi mi kesti” dedi.
گفت پس من نیستم معشوق تو ** من به بلغار و مرادت در قتو
Mâşuk dedi ki: “Şu halde ben, senin sevgilin değilim. Ben Bulgar Türküyüm, sen Katu Türkü istiyorsun.
عاشقی تو بر من و بر حالتی ** حالت اندر دست نبود یا فتی1415
Sen bana değil, bir hale âşıksın. Fakat yiğidim, hal elde kalmaz ki.
پس نیم کلی مطلوب تو من ** جزو مقصودم ترا اندرز من
Senin tamamıyla istediğin ben değilim. Âlemde istediğin şeyin bir kısımcağızı da ben de var.
خانهی معشوقهام معشوق نی ** عشق بر نقدست بر صندوق نی