چون چراغی بی ز زیت و بی فتیل ** نه کثیرستش ز شمع و نه قلیل
Zeytinyağı ve fitili konmamış kandil, ne çok bir aydınlık verir, ne az!
در گلستان اندر آید اخشمی ** کی شود مغزش ز ریحان خرمی
Burnu koku almıyan biri, gül bahçesine girse o güzel kokulardan bir neşe almaz ki.
همچو خوبی دلبری مهمان غر ** بانگ چنگ و بربطی در پیش کر
Bu iş, bir namussuzun önündeki güzele, bir sağırın yanında çalınan cenk ve barbet sesine benzer.
همچو مرغ خاک که آید در بحار ** زان چه یابد جز هلاک و جز خسار 4430
Karada yaşayan kuş, denize dalsa helak olmadan başka eline ne geçer?
همچو بیگندم شده در آسیا ** جز سپیدی ریش و مو نبود عطا
Buğdayı olmaksızın değirmene gidenin ancak saçı, sakalı ağarır, başka bir şey elde edemez.
آسیای چرخ بر بیگندمان ** موسپیدی بخشد و ضعف میان
Felek değirmeni, buğdayı olmayanların saçını, sakalını ağartır, kendilerini zayıflatır.
لیک با باگندمان این آسیا ** ملکبخش آمد دهد کار و کیا
Fakat biz, bu değirmene buğdayımızla geldik. Bu değirmen, bize mal mülk bağışlar, iş güç verir.
اول استعداد جنت بایدت ** تا ز جنت زندگانی زایدت
Önce cennete girmeye istidat gerek ki cennetten bir dirlik elde edesin.
طفل نو را از شراب و از کباب ** چه حلاوت وز قصور و از قباب 4435
Yeni doğmuş çocuk, şaraptan, kebaptan, köşklerden, kubbelerden ne anlar?
حد ندارد این مثل کم جو سخن ** تو برو تحصیل استعداد کن
Bu örneğin sonu gelmez, sözü kısa kes. Yürü, istidat elde etmeye çalış.
بهر استعداد تا اکنون نشست ** شوق از حد رفت و آن نامد به دست
İşte bu delikanlı da istidat sahibi olmak için şimdiye kadar oturdu. İştiyakı hadden aştı, fakat istidat sahibi olamadı.
گفت استعداد هم از شه رسد ** بی ز جان کی مستعد گردد جسد
İstidat da padişahtan elde edilir. Can olmadıkça bedende istidat mı olur dedi.
لطفهای شه غمش را در نوشت ** شد که صید شه کند او صید گشت
Padişahın lûtufları, onun gamını dürdü. Kendisi avlandı hâsılı, belki padişahı da avlar.
هر که در اشکار چون تو صید شد ** صید را ناکرده قید او قید شد 4440
Aşikâr olarak senin gibi avlanan avı tutamadan av olur, bağlanır, bağlara giriftar olur gider.
هرکه جویای امیری شد یقین ** پیش از آن او در اسیری شد رهین
Kim beylik ararsa o beyliği elde edemeden mutlaka tutsak olur.
عکس میدان نقش دیباجهی جهان ** نام هر بندهی جهان خواجهی جهان
Cihan dibacesini aksine bil. Her kulun adını âlem padişahı tak.
ای تن کژ فکرت معکوسرو ** صد هزار آزاد را کرده گرو
Ey aksine gidişli ve ters düşünceli beden! Yüz binlerce hürü esir etmişsin.
مدتی بگذار این حیلت پزی ** چند دم پیش از اجل آزاد زی
Bir zamancağız şu hileyi, düzeni bırak da ölümden önce birkaç solukluk zaman da hür yaşa.
ور در آزادیت چون خر راه نیست ** همچو دلوت سیر جز در چاه نیست 4445
Sana eşek gibi, hürlükte yol yoksa kova gibi ancak kuyunun içine dalar çıkarsın.
مدتی رو ترک جان من بگو ** رو حریف دیگری جز من بجو
Bir zamancağız kendi canını terket, yürü, kendine benden başka bir yardak ara.
نوبت من شد مرا آزاد کن ** دیگری را غیر من داماد کن
Benim nöbetim geldi, artık beni azadet; benden başkasını kendine damat edin!
ای تن صدکاره ترک من بگو ** عمر من بردی کسی دیگر بجو
Ey yüz türlü işe girişen beden, beni bırak. Ömrümü zâyettin, artık benden başka birini ara.
مفتون شدن قاضی بر زن جوحی و در صندوق ماندن و نایب قاضی صندوق را خریدن باز سال دوم آمدن زن جوحی بر امید بازی پارینه و گفتن قاضی کی مرا آزاد کن و کسی دیگر را بجوی الی آخر القصه
Kadının, Cuha' nın karısına kapılması, sandıkta kalması, kadı naibinin, sandığı satın alması. Ertesi yılı yine Cuha' nın karısının bıldır elde ettiği parayı umarak kadıya başvurması, kadının, "Beni azadet, başkasını ara" demesi
جوحی هر سالی ز درویشی به فن ** رو بزن کردی کای دلخواه زن
Cuha, her yıl yoksulluktan hileye baş vurur, karısına yüz tutar, ey güzelim derdi,
چون سلاحت هست رو صیدی بگیر ** تا بدوشانیم از صید تو شیر 4450
Mademki silâhın var, yürü avlan da avından süt sağalım.
قوس ابرو تیر غمزه دام کید ** بهر چه دادت خدا از بهر صید
Tanrı, sana yay gibi kaşlar, ok gibi bakış vermiş. Bunları, adam avlamaktan başka ne için verdi?
رو پی مرغی شگرفی دام نه ** دانه بنما لیک در خوردش مده
Yürü, bir yüce kuş için tuzak kur. Taneyi göster, fakat sakın sen yenme ha!
کام بنما و کن او را تلخکام ** کی خورد دانه چو شد در حبس دام
Onu, muradına eriştirecekmişin gibi görün ağzının tadını boz. Tuzağa tutulan kuş, hiç tane yer mi?
شد زن او نزد قاضی در گله ** که مرا افغان ز شوی دهدله
Hâsılı Cuha'nın karısı, gönlünü on türlü emele veren kocamdan şikâyetçiyim diye kadının tapısına vardı.
قصه کوته کن که قاضی شد شکار ** از مقال و از جمال آن نگار 4455
Hikâyeyi kısa kes. Kadı, o güzelin yüzüne, gözüne kapıldı, avlandı.
گفت اندر محکمهست این غلغله ** من نتوانم فهم کردن این گله
Dedi ki: Mahkemede bir gürültü varken şikâyetini dinleyemiyor, anlayamıyorum.
گر به خلوت آیی ای سرو سهی ** از ستمکاری شو شرحم دهی
Ey selvi boylu! Yalnızca gelirsen kocanın sitemlerini iyice söyle, şikâyette bulunursun.
گفت خانهی تو ز هر نیک و بدی ** باشد از بهر گله آمد شدی
Kadın dedi ki: Senin evine iyi kötü herkes, derdini dökmeye, şikâyetini anlatmaya gelip gider.
خانهی سر جمله پر سودا بود ** صدر پر وسواس و پر غوغا بود
Baş evi de sevdalarla doludur. Nitekim vesveselerle dolu olan gönül kavgalarla dopdoludur.