نفی بگذار و همان هستی پرست ** این در آموز ای پدر زان ترک مست
Nefyi bırak da var olana tap, bunu o sarhoş Türk’ten öğren babacığım.
استدعاء امیر ترک مخمور مطرب را بوقت صبوح و تفسیر این حدیث کی ان لله تعالی شرابا اعده لاولیائه اذا شربوا سکروا و اذا سکروا طابوا الی آخر الحدیث می در خم اسرار بدان میجوشد تا هر که مجردست از آن می نوشد قال الله تعالی ان الابرار یشربون این می که تو میخوری حرامست ما می نخوریم جز حلالی «جهد کن تا ز نیست هست شوی وز شراب خدای مست شوی»
Mahmur Türk beyinin, sabah çağı çalgıcıyı çağırması; ” Ulu Allah’nın dostlarına hazırladığı bir şarap vardır, onu içtiler mi sarhoş olurlar, sarhoş olunca da tertemiz bir hale gelirler..” hadisinin tefsiri Şarap, sırlar küpünde şunun için köpürür: Kim, her şeyden geçmişse o şarabı içer. Ulu Allah “ İyi kişiler içerler ”demiştir. Senin içtiğin şarap haramdır. Biz,helâl olan şaraptan başka şarap içmiyoruz. Çalış da yokluktan varlığa ulaş. Allah şarabiylesarhoşol.
اعجمی ترکی سحر آگاه شد ** وز خمار خمر مطربخواه شد
Yabancı bir Türk, seher vakti uyandı. Sarhoşluğun verdiği mahmurlukla bir çalgıcı istedi.
مطرب جان مونس مستان بود ** نقل و قوت و قوت مست آن بود
Can çalgıcısı, insanın canına munistir. Sarhoşun mezesi, gıdası ve kuvveti odur.
مطرب ایشان را سوی مستی کشید ** باز مستی از دم مطرب چشید 645
Çalgıcı onları sarhoşluğa çeker. Sonra yine sarhoşluğu, çalgıcının, okuyucunun nağmesinden, nefesinden tadarlar.
آن شراب حق بدان مطرب برد ** وین شراب تن ازین مطرب چرد
Allah şarabı, insanı o çalgıcıya, o okuyucuya götürür; bu ten şarabı da bu çalgıcıdan, bu okuyucudan gıdalanır.
هر دو گر یک نام دارد در سخن ** لیک شتان این حسن تا آن حسن
Söze gelince ikisi de birdir ama hakikatte bu Hasan’la o Hasan arasında fark çoktur.
اشتباهی هست لفظی در بیان ** لیک خود کو آسمان تا ریسمان
Arada söze ait bir şüphe var ama gökyüzü nerede, ip nerede?
اشتراک لفظ دایم رهزنست ** اشتراک گبر و مؤمن در تنست
Sözdeki birlik, daima yol vurur. Kâfirle müminin birliği, ten bakımındandır.
جسمها چون کوزههای بستهسر ** تا که در هر کوزه چه بود آن نگر 650
Bedenler, ağızları kapalı testilere benzerler. Her testide ne var? Sen ona bak.
کوزهی آن تن پر از آب حیات ** کوزهی این تن پر از زهر ممات
O beden testisi, âbıhayatla doludur, bu beden testisi ölüm zehriyle.
گر به مظروفش نظر داری شهی ** ور به ظرفش بنگری تو گمرهی
İçindekine bakarsan padişahsın, dışına bakarsan yolunu azıttın gitti.
لفظ را مانندهی این جسم دان ** معنیش را در درون مانند جان
Söz,bil ki şu bedene benzer, manâsı da içindeki candır.
دیدهی تن دایما تنبین بود ** دیدهی جان جان پر فن بین بود
Baş gözü, daima bedeni görür, can gözü ise, hünerli canı.
پس ز نقش لفظهای مثنوی ** صورتی ضالست و هادی معنوی 655
Mesnevi’nin sözlerindeki suret de surete kapılanı azdırır, yolunu kaybettirir, manâya bakan kişiye de yol gösterir, doğru yolu buldurur.
در نبی فرمود کین قرآن ز دل ** هادی بعضی و بعضی را مضل
Allah da “Bu Kur’an, gönül yüzünden bazılarına doğru yolu gösterir, bazılarının da yolunu azıtır” buyurmuştur.
الله الله چونک عارف گفت می ** پیش عارف کی بود معدوم شی
Arif, şarap dedi mi Allah için olsun abes görme. Arife nasıl olur da bir şey yok olur?
فهم تو چون بادهی شیطان بود ** کی ترا وهم می رحمان بود
Sen, şeytanın içtiği şarabı anlarsan Allah şarabını nereden düşünebileceksin?
این دو انبازند مطرب با شراب ** این بدان و آن بدین آرد شتاب
Çalgıyla şarap... bu ikisi de eşittir. Bu ona koşar, o buna.
پر خماران از دم مطرب چرند ** مطربانشان سوی میخانه برند 660
Sarhoşlar, çalgının namesiyle, çalgıcının nefesiyle gıdalanırlar. Çalgıyla çalgıcı da onları meyhaneye çeker götürür.
آن سر میدان و این پایان اوست ** دل شده چون گوی در چوگان اوست
O, meydanın başıdır, bu, sonu. Gönül, onun çevgânında bir top kesilmiştir.
در سر آنچ هست گوش آنجا رود ** در سر ار صفراست آن سودا شود
Akılda ne varsa kulak oraya dikilir. Başta safra varsa yanınca sevda olur.
بعد از آن این دو به بیهوشی روند ** والد و مولود آنجا یک شوند
Sonra bu ikisi de kendinden geçer, orada baba da bir olur oğul da.
چونک کردند آشتی شادی و درد ** مطربان را ترک ما بیدار کرد
مطرب آغازید بیتی خوابناک ** که انلنی الکاس یا من لا اراک 665
Çalgıcı uyutucu bir şarkı okumaya başladı: Ey yüzünü görmediğim sevgili, bana bir kadeh sun.
انت وجهی لا عجب ان لا اراه ** غایة القرب حجاب الاشتباه
Sen, benim yüzümsün, hakikatimsin, seni görmezsem şaşılmaz. Yakınlığın son derecesi, şüpheye düşme perdesiyle bürünmedir.
انت عقلی لا عجب ان لم ارک ** من وفور الالتباس المشتبک
Sen aklımsın, seni görmezsem şaşılmaz. Karışık şeylerin birbirine girmesinden seni göremezsem şaşılacak şey değildir bu.
جت اقرب انت من حبل الورید ** کم اقل یا یا نداء للبعید
Sen, bana şah damarımdan daha yakınken, yâ diye nasıl sana hitap edebilirim? Yâ, uzakta olana hitaptır.
بل اغالطهم انادی فی القفار ** کی اکتم من معی مومن اغار
Ben, kıskançlığımdan yanımdaki sevgiliyi gizlemek, duyanları yanıltmak için dağlarda, çöllerde sana nida edip duruyorum.
در آمدن ضریر در خانهی مصطفی علیهالسلام و گریختن عایشه رضی الله عنها از پیش ضریر و گفتن رسول علیهالسلام کی چه میگریزی او ترا نمیبیند و جواب دادن عایشه رضی الله عنها رسول را صلی الله علیه و سلم
Bir körün Mustafa aleyhisselâm’ın evine gelmesi , Allah razı olsun , Ayşe’nin körden kaçması,Resûl aleyhisselâm’ın “Neye kaçıyorsun ? O seni görmüyor ki” demesi üzerine Ayşe’nin ,Peygambere cevabı
اندر آمد پیش پیغامبر ضریر ** کای نوابخش تنور هر خمیر 670
Peygamberin huzuruna bir kör geldi, ey her hamur teknesine ihsanda bulunan dedi.
ای تو میر آب و من مستسقیم ** مستغاث المستغاث ای ساقیم
Sen, sulara, yağmurlara hâkimsin, ben de susuzum, su istiyorum. Ey beni suvaran medet, medet!
چون در آمد آن ضریر از در شتاب ** عایشه بگریخت بهر احتجاب
Kör kapıdan aceleyle gelince Ayşe, görünmemek için derhal kaçtı.
زانک واقف بود آن خاتون پاک ** از غیوری رسول رشکناک
O temiz kadın, kıskanç peygamberin gayretini biliyordu.
هر که زیباتر بود رشکش فزون ** زانک رشک از ناز خیزد یا بنون
Kim daha güzelse kıskançlığı daha artıktır. Çünkü oğullarım, kıskançlık nazdan meydana gelir.
گندهپیران شوی را قما دهند ** چونک از زشتی و پیری آگهند 675
Kokmuş kocakarılar, çirkinliklerini, kartlıklarını bilirler de kocalarına kendi elleriyle genç kadın alırlar, kendi elleriyle kendilerine ortak getirirler.
چون جمال احمدی در هر دو کون ** کی بدست ای فر یزدانیش عون
İki âlemde de Ahmed’in güzelliği gibi güzellik mi var? Allah nuru, ona yardım etmede.
نازهای هر دو کون او را رسد ** غیرت آن خورشید صدتو را رسد
İki âlemin nazı da onda olacak elbet. Bu bakımdan kıskançlık da, güneşten yüz kat daha parlak olan ona yaraşır.
که در افکندم به کیوان گوی را ** در کشید ای اختران هم روی را
در شعاع بینظیرم لا شوید ** ورنه پیش نور نم رسوا شوید
Benim eşi olmayan parlaklığıma karşı yok olun. Yoksa nuruma karşı rüsvay olursunuz.
از کرم من هر شبی غایب شوم ** کی روم الا نمایم که روم 680
Ben her gece keremimden kaybolurum, gider gibi görünürüm, yoksa nereye gideceğim?
تا شما بی من شبی خفاشوار ** پر زنان پرید گرد این مطار
Gider gibi görünürüm de, siz de bir gececik olsun bensiz şu âlemde yarasalar gibi kanat çırpın!
همچو طاووسان پری عرضه کنید ** باز مست و سرکش و معجب شوید
Tavus kuşları gibi kanatlarınızı gösterin, sarhoş olun, baş çekin, ululanın.
ننگرید آن پای خود را زشتساز ** همچو چارق کو بود شمع ایاز
Fakat çarık nasıl Eyaz’ın mumu ise siz de arada bir o çirkin ayaklarınıza bakın.
رو نمایم صبح بهر گوشمال ** تا نگردید از منی ز اهل شمال
Benlikle sol taraf ehlinden olmayasınız diye kulağınızı çekmek için sabahleyin yüz gösteririm der.
ترک آن کن که درازست آن سخن ** نهی کردست از درازی امر کن 685
Bunu bırak da bu söz uzundur. Kün emri sözü uzatmayı nehyetmiştir.
امتحان کردن مصطفی علیهالسلام عایشه را رضی الله عنها کی چه پنهان میشوی پنهان مشو که اعمی ترا نمیبیند تا پدید آید کی عایشه رضی الله عنها از ضمیر مصطفی علیه السلام واقف هست یا خود مقلد گفت ظاهرست
Mustafa aleyhisselâm’ın ,gönlümdekini biliyor mu,yoksa söylenen bir sözü mü taklit ediyor diye anlamak için,Allah razı olsun, Ayşeyi sınaması ve “Neden gizleniyorsun?Gizlenme. Kör,seni görmüyor ki” demesi.
گفت پیغامبر برای امتحان ** او نمیبیند ترا کم شو نهان
Peygamber, sınamak için “O kadar gizlenme, o seni görmüyor ki” dedi.
کرد اشارت عایشه با دستها ** او نبیند من همیبینم ورا
Ayşe elleriyle işaret ederek “O görmüyor ama ben onu görüyorum ya” demek istedi.
غیرت عقل است بر خوبی روح ** پر ز تشبیهات و تمثیل این نصوح
Bu öğüt vericinin sözlerinin benzetmelerle, örneklerle dolu olması, aklın, ruhun güzelliğine karşı kıskançlığından onu göstermek istemeyişinden ileri gelir.
با چنین پنهانیی کین روح راست ** عقل بر وی این چنین رشکین چراست
Ruh, bu kadar gizliyken akıl, neden bu derece de onu kıskanır?
از که پنهان میکنی ای رشکخو ** آنک پوشیدست نورش روی او 690
Onun nuru, kendi yüzünü örtmüştür. A kıskanç, kimden gizliyorsun?
میرود بیرویپوش این آفتاب ** فرط نور اوست رویش را نقاب
Bu güneş, yüzünü örtmeden seyredip durmada. Fakat onun şiddetli nuru, yüzüne perde olmada.