-
گفت ای موسی بیاموزش که ما ** رد نکردیم از کرم هرگز دعا
- Allah dedi ki: “Ya Musa, öğret… Çünkü biz, keremimizden hiçbir duayı asla reddetmeyiz.
-
گفت یا رب او پشیمانی خورد ** دست خاید جامهها را بر درد
- Musa dedi ki: “Yarabbi, sonra pişman olacak, elini dişleyecek, elbiselerini yırtacak.
-
نیست قدرت هر کسی را سازوار ** عجز بهتر مایهی پرهیزکار 3280
- Kudret, herkesin harcı değil… Aciz, Allah’tan çekinen kişiye sermayedir.
-
فقر ازین رو فخر آمد جاودان ** که به تقوی ماند دست نارسان
- Eli bir şeye erişmeyen, Allah’tan korktu, çekindi, kendisini ibadete verdi… Yoksulluk, işte yüzden daima övünülecek bir şeydir!
-
زان غنا و زان غنی مردود شد ** که ز قدرت صبرها بدرود شد
- Zengin zenginliği yüzünden Allah tapısından reddedildi. Çünkü kudreti var; sabrı terk etti, dilediğini yapıverdi!
-
آدمی را عجز و فقر آمد امان ** از بلای نفس پر حرص و غمان
- Acizlik, yoksulluk, insana hırslarla, gamlarla dolu olan nefis belâsından aman verir.
-
آن غم آمد ز آرزوهای فضول ** که بدان خو کرده است آن صید غول
- Gam, olmayacak dileklerden meydana gelir. Çünkü gulyabanilere avlanmış olan insan, o olmayacak dileklere alışmış, onlarla huylanmıştır.
-
آرزوی گل بود گلخواره را ** گلشکر نگوارد آن بیچاره را 3285
- Toprak yiyen, toprak ister; o biçare gülbeşekerden hoşlanmaz, gülbeşekeri hazmedemez!”
-
وحی آمدن از حق تعالی به موسی کی بیاموزش چیزی کی استدعا کند یا بعضی از آن
- Ulu Allah’tan, Musa’ya dileğinden bir kısmını olsun öğret… diye vahiy gelmesi
-
گفت یزدان تو بده بایست او ** برگشا در اختیار آن دست او
- Allah, Musa’ya “Ya Musa, sen onun dileğini ver de elini aç, dilediğini yapsın!“ dedi.
-
اختیار آمد عبادت را نمک ** ورنه میگردد بناخواه این فلک
- Dileğini yapmak kudreti, ibadetin tuzudur, lezzetidir. Yoksa bu gökyüzü de ihtiyarsız dönüp durmada.