English    Türkçe    فارسی   

3
3412-3421

  • چون تو کاهل بودی اندر التجا ** آن مصیبتها عوض دادت خدا
  • Fakat sen, Allah’a sığınmada tembellik ediyorsun. Allah da ona karşılık olarak sana o musibetleri verdi.“
  • گفت یا رب تا به صد سال و فزون ** این چنینم ده بریز از من تو خون
  • Kadın, “Yarabbi, yüzyıl, hatta daha fazla bir müddet benden kan dök, evlâtlarımı öldür… Razıyım “
  • اندر آن باغ او چو آمد پیش پیش ** دید در وی جمله فرزندان خویش
  • Yavaş yavaş, adım adım o bahçeye girince bütün çocuklarını orada gördü de,
  • گفت از من کم شد از تو گم نشد ** بی دو چشم غیب کس مردم نشد 3415
  • Dedi ki: “Yarabbi, ben kaybettim ama sen kaybetmemişsin! “Evet… İnsan, gaybi gören göze malik olmadıkça insan olamaz.
  • تو نکردی فصد و از بینی دوید ** خون افزون تا ز تب جانت رهید
  • Sen istemezsin, sebep olamazsın ama burnun kanar, bir hayli de kan akar… Derken ateşin geçer, kurtulursun.
  • مغز هر میوه بهست از پوستش ** پوست دان تن را و مغز آن دوستش
  • Her meyvanın içi, kabuğundan iyidir. Teni de kabuk, sevgiliyi iç bil!
  • مغز نغزی دارد آخر آدمی ** یکدمی آن را طلب گر زان دمی
  • İnsan, pek lâtif bir içe maliktir. İnsansan bir an olsun onu ara!
  • در آمدن حمزه رضی الله عنه در جنگ بی زره
  • Allah razı olsun, Hamza’nın savaşa zırhsız girmesi
  • اندر آخر حمزه چون در صف شدی ** بی زره سرمست در غزو آمدی
  • Son zamanlarındaysa savaş saflarına zırhsız olarak katılır, sarhoşça savaşa atılırdı.
  • سینه باز و تن برهنه پیش پیش ** در فکندی در صف شمشیر خویش 3420
  • Göğsü açık, vücudu çıplak olarak kendini kılıçlara atardı.
  • خلق پرسیدند کای عم رسول ** ای هزبر صف‌شکن شاه فحول
  • Halk, “Ey Peygamber’in amcası, ey saflar yaran aslan, ey erlerin padişahı.