آن تعمق در دلیل و در شکال ** از بصیرت میکند او را گسیل 1290
Delil bulmada ki, müşkül işleri halletmedeki o derinleşme, onu basiretten alır.
مایهای کو سرمهی سر ویست ** برد و در اشکال گفتن کار بست
Sırrının sürmesi olan hakikati bırakmıştır da müşkül şeyleri söylemeye girişmiştir.
ای مقلد از بخارا باز گرد ** رو به خواری تا شوی تو شیرمرد
Ey mukallit, Buhara’dan dön de horluğa doğru yürü, ancak bu suretle aslan bir er olabilirsin.
تا بخارای دگر بینی درون ** صفدران در محفلش لا یفقهون
Nihayette kendi içinde başka bir Buhara görürsün ki saflar yaran erler bile onun meclisinde kendilerinden geçmiş, bir şey anlamaz bir hale girmişlerdir.
پیک اگر چه در زمین چابکتگیست ** چون به دریا رفت بسکسته رگیست
Çavuş, gerçi yeryüzünde pek çevik pek çabuk gider. Gider ama denize varınca damarı kopar.
او حملناهم بود فیالبر و بس ** آنک محمولست در بحر اوست کس 1295
O, ancak karada “Onları yüklendik” sırrına mazhardır. Asıl adam, yükleri denizde yüklenendir.
بخشش بسیار دارد شه بدو ** ای شده در وهم و تصویری گرو
Koş ey vehme, surete kapılmış adam, padişahında bir çok ihsan ve lütufları vardır.
آن مرید ساده از تقلید نیز ** گریهای میکرد وفق آن عزیز
O saf ve bön mürit de, o azize uydu da taklitle ağlamaya koyuldu.
او مقلدوار همچون مرد کر ** گریه میدید و ز موجب بیخبر
O mukallit de sağır adam gibi ağlayanı gördü, sebebinden haberi olmaksızın ağlamaya başladı.
چون بسی بگریست خدمت کرد و رفت ** از پیش آمد مرید خاص تفت
Bir hayli ağlayıp, tapı kılarak dışarı çıkınca başka bir hararetli ve has mürit, ardına düşüp ona yetişti.