-
چون دو سه سال آن نروید چون کنی ** جز که در لابه و دعا کف در زنی
- İki üç yıl o tohum bitmez, mahsul vermezse ne yaparsın? Tanrıya yalvarmadan el açıp dua etmeden başka elinden ne gelir?
-
دست بر سر میزنی پیش اله ** دست و سر بر دادن رزقش گواه
- Tanrı huzurunda elini başına vurursun. Bu el ve baş, bu çırpınış, rızkı onun verdiğine tanıktır.
-
تا بدانی اصل اصل رزق اوست ** تا همو را جوید آنک رزقجوست 1495
- Bu suretle anlar bilirsin ki rızkın aslının aslı, odur. Rızık arayan da onu arar.
-
رزق از وی جو مجو از زید و عمرو ** مستی از وی جو مجو از بنگ و خمر
- Rızkı ondan ara, Zeyd’den, Amr’dan değil. Sarhoşluğu ondan iste esrardan, şaraptan değil.
-
توانگری زو خو نه از گنج و مال ** نصرت از وی خواه نه از عم و خال
- Zenginliği defineden, hazineden, maldan mülkten değil, ondan dile. Yardımı amcadan, dayıdan değil ondan iste.
-
عاقبت زینها بخواهی ماندن ** هین کرا خواهی در آن دم خواندن
- Çünkü sonunda bütün bunları bırakıp gideceksin. Kendine gel de o zaman kimi çağırıyor, kimden imdat istiyordun, bir düşün!
-
این دم او را خوان و باقی را بمان ** تا تو باشی وارث ملک جهان
- Şimdi de onu çağır, ondan başkalarını bırak. bırak da cihan mülküne varis ol.
-
چون یفر المرء آید من اخیه ** یهرب المولود یوما من ابیه 1500
- Bir zaman gelecek ki “adam, kardeşinden kaçacak”, oğul babasından ürkecek.
-
زان شود هر دوست آن ساعت عدو ** که بت تو بود و از ره مانع او
- O anda her dost, düşman kesilecek. Çünkü onlar, senin putundu, yoluna mani oluyordu.
-
روی از نقاش رو میتافتی ** چون ز نقشی انس دل مییافتی
- Yüzünü nakkaştan çevirmiştin ve nakşa tutmuştun. Çünkü gönlün, o suretle hoşlanıyor, o nakışla avunuyordu.