English    Türkçe    فارسی   

5
190-199

  • وان زکاتش گفت کو از مال خویش  ** می‌دهد پس چون بدزدد ز اهل کیش  190
  • Zekat der ki: Kendi malını bile veriyor, artık, kendisiyle aynı dinde aynı yolda olandan nasıl çalar?
  • گر بطراری کند پس دو گواه  ** جرح شد در محکمه‌ی عدل اله 
  • Fakat bu işleri riya ve tezvirle yaparsa o iki tanık, Allah’nın adalet mahkemesine kabul edilmez.
  • هست صیاد ار کند دانه نثار  ** نه ز رحم و جود بل بهر شکار 
  • Avcı tane saçar ama acımasından değil, avlanmak için.
  • هست گربه‌ی روزه‌دار اندر صیام  ** خفته کرده خویش بهر صید خام 
  • Kedi de oruç ayında oruç tutar ama kendisini av avlamak için uyur gösterir.
  • کرده بدظن زین کژی صد قوم را  ** کرده بدنام اهل جود و صوم را 
  • Bu eğrilikten yüzlerce kavim, kötü sanılmıştır. Bu kötü kişi, cömert kişilerle oruç tutanların adını da kötüye çıkarmıştır.
  • فضل حق با این که او کژ می‌تند  ** عاقبت زین جمله پاکش می‌کند  195
  • Fakat Allah’nın lütuf ve ihsanı, o eğri işlerle bulunmakla beraber nihayet onu, hepsinden de arıtır.
  • سبق برده رحمتش وان غدر را  ** داده نوری که نباشد بدر را 
  • Rahmeti o kötülüğü aşmış, ayın on dördüne bile vermediği ışığı vermiştir.
  • کوششش را شسته حق زین اختلاط  ** غسل داده رحمت او را زین خباط 
  • Allah onun çalışmasını bu kötülükle karışmadan yıkar; rahmeti, onu bu hatadan arıtır.
  • تا که غفاری او ظاهر شود  ** مغفری کلیش را غافر شود 
  • Bu suretle de Allah’nın yarlıgayıcılığı meydana çıkar; bu miğfer, kulun kelliğini örter.
  • آب بهر این ببارید از سماک  ** تا پلیدان را کند از خبث پاک 
  • Yağmur pis şeyleri arıtmak için gökten yağar.
  • پاک کردن آب همه پلیدیها را و باز پاک کردن خدای تعالی آب را از پلیدی لاجرم قدوس آمد حق تعالی 
  • Suyun bütün pislikleri temizlemesi, ulu Allah’nın da suyu pislikten arıtması, hasılı ulu Allah’nın kötülüklerden arı, noksanlardan münezzeh oluşu