-
انبیا را داد حق تنجیم این ** غیب را چشمی بباید غیببین
- Tanrı bu yıldız bilgisini peygamberlere vermiştir. Gaybı görmek için o âlemi görebilen bir göz gerek.
-
در چه دنیا فتادند این قرون ** عکس خود را دید هر یک چه درون
- Zamanlarca gelip geçen şu insanlar, dünya kuyusuna düşmüşlerdir. Her biri, kuyunun içinde kendi aksini görmüştür.
-
از برون دان آنچ در چاهت نمود ** ورنه آن شیری که در چه شد فرود 3145
- Kuyuda sana görünen, bil ki dışarıdadır. Yoksa o aslan gibi sen de kuyuya düştün gitti.
-
برد خرگوشیش از ره کای فلان ** در تگ چاهست آن شیر ژیان
- Tavşan, onu “kuyuda kükremiş bir aslan var.
-
در رو اندر چاه کین از وی بکش ** چون ازو غالبتری سر بر کنش
- Kuyuya gir de ondan öç al. Sen ondan üstünsün kopar kafasını” diye yoldan çevirdi.
-
آن مقلد سخرهی خرگوش شد ** از خیال خویشتن پر جوش شد
- O mukallit de tavşana kandı, onun maskarası oldu. Kendi hayalleriyle köpürdü, coştu.
-
او نگفت این نقش داد آب نیست ** این به جز تقلیب آن قلاب نیست
- “Bu görünen şey, suyun aksettirmesinden ibaret değil mi? O her şeyi döndüren, çeviren Tanrı’nın bir hayal göstermesinden başka bir şey mi? Diyemedi.
-
تو هم از دشمن چو کینی میکشی ** ای زبون شش غلط در هر ششی 3150
- Sen de bir düşmana kinlendin mi, ey altı duyguya zebun olan, altı duygun da yanılır, yanlışlar içerisinde kalırsın.
-
آن عداوت اندرو عکس حقست ** کز صفات قهر آنجا مشتقست
- Halbuki ondaki o düşmanlık, Tanrı’nın aksidir. Oradaki kahır, Tanrı’nın kahır sıfatlarından üremiştir.
-
وآن گنه در وی ز جنس جرم تست ** باید آن خو را ز طبع خویش شست
- Ondaki suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu, kendi tabiatından yıkayıp arıtmak gerek.