English    Türkçe    فارسی   

6
3153-3162

  • خلق زشتت اندرو رویت نمود  ** که ترا او صفحه‌ی آیینه بود 
  • Sendeki çirkin huy, onda göründü. Çünkü o, sana bir aynadır âdeta.
  • چونک قبح خویش دیدی ای حسن  ** اندر آیینه بر آیینه مزن 
  • Güzelim aynada çirkinliğini görünce aynaya saldırma.
  • می‌زند بر آب استاره‌ی سنی  ** خاک تو بر عکس اختر می‌زنی  3155
  • Mesela yüce yıldız, suya vurur. Sen de yıldızın aksine toprak atarsın.
  • کین ستاره‌ی نحس در آب آمدست  ** تا کند او سعد ما را زیردست 
  • Bir kutsuz yıldız bizim kutluluğumuzu alt etmek için suya geldi mi dersin.
  • خاک استیلا بریزی بر سرش  ** چونک پنداری ز شبهه اخترش 
  • O aksi, yıldız sanır, kapansın diye üstüne toprak atar durursun.
  • عکس پنهان گشت و اندر غیب راند  ** تو گمان بردی که آن اختر نماند 
  • Akis gizlenir, gayb âlemine gider. Sanırsın ki yıldız da söndü.
  • آن ستاره‌ی نحس هست اندر سما  ** هم بدان سو بایدش کردن دوا 
  • O kutsuz yıldız, gökyüzündedir. Başını o tarafa kaldırmak lâzım.
  • بلک باید دل سوی بی‌سوی بست  ** نحس این سو عکس نحس بی‌سو است  3160
  • Hattâ gönlü, mekânsızlık mekânına bağlamak gerek. Burada zuhur eden yomsuzluk, o mekânsızlık âleminin bir aksinden ibarettir.
  • داد داد حق شناس و بخششش  ** عکس آن دادست اندر پنج و شش 
  • Vergiyi Tanrı vergisi, ihsanı Tanrı ihsanı bil. Çünkü bu aksi, beş duygu âlemiyle altı cihet âlemine veren odur.
  • گر بود داد خسان افزون ز ریگ  ** تو بمیری وآن بماند مردریگ 
  • Aşağılık kimselerin ihsanı, kumdan artık bile olsa yine sen ölürsün, o vergiler senden arda kalır.