-
آنک سازد در دلت مکر و قیاس ** آتشی داند زدن اندر پلاس
- Gönlüne hile ve kıyası veren Tanrı, hırkanı ateşe vermeyi de bilir.
-
رجوع کردن به قصهی آن پایمرد و آن غریب وامدار و بازگشتن ایشان از سر گور خواجه و خواب دیدن پایمرد خواجه را الی آخره
- Kethüda ile borçlu garip hikâyesi. Onların, muhtesibin mezarından dönmeleri ve Kethüdanın, o zatı rüyasında görmesi
-
بینهایت آمد این خوش سرگذشت ** چون غریب از گور خواجه باز گشت
- Bu güzel hikâyenin de bir türlü sonu gelmiyor. Garip, o zatın mezarından dönünce
-
پای مردش سوی خانهی خویش برد ** مهر صد دینار را فا او سپرد
- Kethüda, onu kendi evine götürdü. O yüz altını, ondan mühürlü bir kâğıt alıp kendisine teslim etti.
-
لوتش آورد و حکایتهاش گفت ** کز امید اندر دلش صد گل شکفت 3520
- Yemek çıkardı,hikâyeler söyledi. Adamcağızın gönlünde yüzlerce ümit gülü açıldı.
-
آنچ بعد العسر یسر او دیده بود ** با غریب از قصهی آن لب گشود
- Kolaylığın, güçlükten sonra geldiğini görmüştü. Garibe buna ait hikâyeler anlattı.
-
نیمشب بگذشت و افسانه کنان ** خوابشان انداخت تا مرعای جان
- Vakit gece yarısını bile geçti. Hikaâye söylerler, konuşup dururlarken uyku, onları aldı, ta can otlağına kadar götürdü.
-
دید پامرد آن همایون خواجه را ** اندر آن شب خواب بر صدر سرا
- Kethüda rüyasında o kutlu muhtesibi gördü. Odanın baş köşesine geçmiş oturuyordu.
-
خواجه گفت ای پایمرد با نمک ** آنچ گفتی من شنیدم یک به یک
- Ona dedi ki: “ Ey iyi ve şirin Kethüda, neler söylediysen hepsini bir, bir işittim, duydum.
-
لیک پاسخ دادنم فرمان نبود ** بیاشارت لب نیارستم گشود 3525
- Fakat cevap vermeme izin yoktu. İzinsiz ağız açamam ki.
-
ما چو واقف گشتهایم از چون و چند ** مهر با لبهای ما بنهادهاند
- Biz, işlerin gidişatını öğrenmiş olduğumuzdan ağızlarımızı mühürlediler.