هین عزیرا در نگر اندر خرت ** که بپوسیدست و ریزیده برت
Allah dedi ki. “Uzeyr, eşeğine bir iyice bak. Çürümüş etleri dökülmüş…
پیش تو گرد آوریم اجزاش را ** آن سر و دم و دو گوش و پاش را
Onun cüz’ülerini gözünün önünde bir araya getirecek, başını, kuyruğunu, kulaklarını, ayaklarını düzüp koşacağım.
دست نه و جزو برهم مینهد ** پارهها را اجتماعی میدهد1765
Görünürde bir el olmadığı halde bütün cüz’üleri bir araya getiren, cesedin parçalarını bir yere toplayan benim.
در نگر در صنعت پارهزنی ** کو همیدوزد کهن بی سوزنی
Şu yama yamama sanatına bak hele. Eski palasları iğnesiz dikip durmada
ریسمان و سوزنی نه وقت خرز ** آنچنان دوزد که پیدا نیست درز
Diktiği sıralarda ne ip var, ne iğne. Fakat öyle bir diker ki ortada terzi bile görünmez.
چشم بگشا حشر را پیدا ببین ** تا نماند شبههات در یوم دین
Gözünü aç da haşri apaşikâr gör… Kıyamette hiçbir şüphen kalmasın.
تا ببینی جامعیام را تمام ** تا نلرزی وقت مردن ز اهتمام
Varlık zerrelerini nasıl tamamıyla topluyorum, gör de ölürken bu hayata sarılıp titreme.
همچنانک وقت خفتن آمنی ** از فوات جمله حسهای تنی1770
Uyurken bedeninin duygularının mahvolmayacağından eminsin ya.
بر حواس خود نلرزی وقت خواب ** گرچه میگردد پریشان و خراب
Uykun geldi mi duyguların dağılır, harap bir hale gelir ama mahvolacaklar diye korkup titremezsin”
جزع ناکردن شیخی بر مرگ فرزندان خود
Bir şeyhin, oğullarının ölümüne ağlaması
بود شیخی رهنمایی پیش ازین ** آسمانی شمع بر روی زمین
Bundan önce yol gösteren bir şeyh vardı. Yeryüzünde adeta göğe mensup bir çırağdı.
چون پیمبر درمیان امتان ** در گشای روضهی دار الجنان
Ümmetler içinde peygambere benzer, halka cennet bahçelerinin kapılarını açardı.
گفت پیغامبر که شیخ رفته پیش ** چون نبی باشد میان قوم خویش
Peygamber, “İleri giden şeyh, kavminin arasında peygambere benzer” dedi.
یک صباحی گفتش اهل بیت او ** سختدل چونی بگو ای نیکخو1775
Bir sabah evindekiler ona dediler ki: “A güzel huylu, nasıl da yüreğin katı, neden böylesin sen,
ماز مرگ و هجر فرزندان تو ** نوحه میداریم با پشت دوتو
Biz, senin oğullarının ölümünden iki büklüm oluyor, zarı zarı ağlıyoruz da,
تو نمیگریی نمیزاری چرا ** یا که رحمت نیست در دل ای کیا
Sen hiç ağlamıyor, feryat etmiyorsun bile. Bu neden ki: Yoksa gönlünde merhamet mi yok.
چون ترا رحمی نباشد در درون ** پس چه اومیدستمان از تو کنون
Yüreğinde merhamet yoksa senden ne umabiliriz ki?
ما به ا اومید تویم ای پیشوا ** که بسنگذاری تو مارا در فنا
Ey ulumuz, rehberimiz, kıyamette bizi bırakmaz diyoruz, ümidimiz sende.
چون بیارایند روز حشر تخت ** خود شفیع ما توی آن روز سخت1780
Mahşer günü tahtı bezedikleri zaman o şiddetli günde bize sen şefaat edersin diyoruz.
درچنان روز و شب بیزینهار ** ما به اکرام تویم اومیدوار
Öyle bir amansız günde senin ihsanına ümit bağlamışız.
دست ما و دامن تست آن زمان ** که نماند هیچ مجرم را امان
Hiçbir mücrime aman verilmeyen o gün el bizim, etek senin!
گفت پیغامبر که روز رستخیز ** کی گذارم مجرمان را اشکریز
Peygamber, “Kıyamet günü suçluları ağlar, inler bir halde nasıl terk ederiz?
من شفیع عاصیان باشم بجان ** تا رهانمشان ز اشکنجهی گران
Ben o gün canla başla onların suçlarını affettirir, onlara şefaat eder, onları ağır işkencelerden kurtarırım.
عاصیان واهل کبایر را بجهد ** وا رهانم از عتاب نقض عهد1785
Suçluları, büyük günahlarda bulunanları çalışıp çabalar, ne yapıp yapıp Allah azabından halâs ederim.
صالحان امتم خود فارغاند ** از شفاعتهای من روز گزند
Ümmetimin iyileri zaten kurtulurlar, o azap günü benim şefaatime ihtiyaçları olmaz.
بلک ایشان را شفاعتها بود ** گفتشان چون حکم نافذ میرود
Hatta onlar bile suçlulara şefaat ederler, onların bile sözleri geçer, hükümleri yürür.
هیچ وازر وزر غیری بر نداشت ** من نیم وازر خدایم بر فراشت
Hiç kimse, başkasının suçunu almaz, yükünü yüklenmez… Yüklenmez ama yüklenen ben değilim ki, onların yüklerini alan, onları hafifleten Allah’tır.” dedi.
آنک بی وزرست شیخست ای جوان ** در قبول حق چواندر کف کمان
Civanım, yükü olmayan şeyhtir. Allah onu eldeki yay gibi eline almış, kabul etmiştir.
شیخ کی بود پیر یعنی مو سپید ** معنی این مو بدان ای کژ امید1790
Şeyh kime derler? İhtiyara, yani saçı sakalı ağarmış adama derler. Fakat ey ümitsiz adam, bunun manasını bil.
هست آن موی سیه هستی او ** تا ز هستیاش نماند تای مو
Kara saç, kara sakal, onun varlığıdır. Varlığından tek bir kıl bile kalmamalı.
چونک هستیاش نماند پیر اوست ** گر سیهمو باشد او یا خود دوموست
Birisinin varlığı kalmadı mı pir ona derler. İster saçı sakalı siyah olsun, ister kır.
هست آن موی سیه وصف بشر ** نیست آن مو موی ریش و موی سر
O kara saç, kara sakal, insanlık sıfatıdır. Söylediğimiz kıl, sakal, bıyık kılları söylediğimiz saç baştaki değildir.
عیسی اندر مهد بر دارد نفیر ** که جوان ناگشته ما شیخیم و پیر
İsa, beşikte “Genç olmadan şeyhsiz, piriz” diye bağırır.
گر رهید از بعض اوصاف بشر ** شیخ نبود کهل باشد ای پسر1795
Oğul, insan, insanlık sıfatlarının bir kısmından kurtuldu mu şeyh olmaz, fakat olgun bir adam olur.
چون یکی موی سیه کان وصف ماست ** نیست بر وی شیخ و مقبول خداست
İnsanlık sıfatlarından bir tek kara kıl bile kalmadı mı şeyh olur, Allah’a makbul bir adam haline gelir.
چون بود مویش سپید ار با خودست ** او نه پیرست و نه خاص ایزدست
Fakat bir adam yaşlansa da saçı sakalı ağarsa hakikatte ne pirdir, ne Allah hası!
ور سر مویی ز وصفش باقیست ** او نه از عرش است او آفاقیست
Varlığında insanlık sıfatlarından bir tek kıl bile kalsa mensup olamaz, âlem halkından birisidir o!
عذر گفتن شیخ بهر ناگریستن بر فرزندان
Şeyh’in, oğullarına ağlamadığına özür getirmesi
شیخ گفت او را مپندار ای رفیق ** که ندارم رحم و مهر و دل شفیق
Şeyh, kendisine bu sözü söyleyen karısına dedi ki: “Arkadaş, merhametim, şefkatim yok, yüreğim katı sanma,
بر همه کفار ما را رحمتست ** گرچه جان جمله کافر نعمتست1800
Biz, kâfirler, Allah’a küfranı nimette bulunmuş olmakla beraber onlara acırız.
بر سگانم رحمت و بخشایش است ** که چرا از سنگهاشان مالش است
Hatta halk onları taşlıyor diye köpeklere acırız.
آن سگی که میگزد گویم دعا ** که ازین خو وا رهانش ای خدا
Ben beni ısıran köpeğe de dua eder, Yarabbi sen onu bu huydan vazgeçir,
این سگان را هم در آن اندیشه دار ** که نباشند از خلایق سنگسار
Adamları ısırmasın da halkın taşını, topacını yemesin derim.
زان بیاورد اولیا را بر زمین ** تا کندشان رحمة للعالمین
Allah, velileri âlemlere rahmet olmak üzere yeryüzüne getirmiştir.
خلق را خواند سوی درگاه خاص ** حق را خواند که وافر کن خلاص1805
Onlar, halkı Allah’ın haremine davet ederler, Hakk’a da “Yarabbi bunları sen kurtar” diye dua ederler.
جهد بنماید ازین سو بهر پند ** چون نشد گوید خدایا در مبند
Bu yüzden halka usanmadan öğüt verirler. Halk, öğütlerini kabul etmedi mi, “ Yarabbi, sen bunlara acı sen kapını kapama “ derler.
رحمت جزوی بود مر عام را ** رحمت کلی بود همام را
Halkın mazhar olduğu rahmet, cüz’i rahmettir. Fakat himmet sahibi er, külli rahmete mazhardır.
رحمت جزوش قرین گشته بکل ** رحمت دریا بود هادی سبل
Allah’ın cüz’i rahmetine mazhar olan, küllî rahmete ulaştı mı rahmet denizi kesilir, yol gösterici olur.
رحمت جزوی بکل پیوسته شو ** رحمت کل را تو هادی بین و رو
Ey cüz’i rahmet, külle ulaş… Ey külli rahmet sen de yürü, halka yol göster.
تا که جزوست او نداند راه بحر ** هر غدیری را کند ز اشباه بحر1810
Cüz’i rahmete mazhar olan ve o mertebede kalan, denizin yolunu bilmez. Kuyuları da denize benzer sanır!
چون نداند راه یم کی ره برد ** سوی دریا خلق را چون آورد
Denizin yolunu bilmedikçe nasıl yol alır, halkı nasıl denize götürür, denize ulaştırır?
متصل گردد به بحر آنگاه او ** ره برد تا بحر همچون سیل و جو
Sel ve nehir gibi denize kadar akıp gitti mi o vakit denize ulaşır, denizle birleşir.