English    Türkçe    فارسی   

1
1053-1062

  • Düşman, baştan ayağı bilmesin, bir şeyi sezmesin diye reyini kapalı misalle söylerdi.
  • در مثالی بسته گفتی رای را ** تا نداند خصم از سر پای را
  • Bu misalle muradını anlatmış olurdu. Ağyar sualinden bir koku bile duymaz, hiçbir şey anlamazdı” dedi.
  • او جواب خویش بگرفتی از او ** وز سؤالش می‌‌نبردی غیر بو
  • Tavşanın aslana oyun edip onunla başa çıkması
  • قصه‌‌ی مکر خرگوش‌‌
  • Tavşan, aslana gitmede biraz gecikti, sonra pençesi kuvvetli aslanın yanına gitti. 1055
  • ساعتی تاخیر کرد اندر شدن ** بعد از آن شد پیش شیر پنجه زن‌‌
  • Aslan, tavşan gecikti diye pençesiyle toprağı kazmakta, kükremekteydi:
  • ز آن سبب کاندر شدن او ماند دیر ** خاک را می‌‌کند و می‌‌غرید شیر
  • “Ben, o alçakların ahdi hamdır, ham, ahitleri kötüdür, sözlerinde durmazlar demiştim.
  • گفت من گفتم که عهد آن خسان ** خام باشد خام و سست و نارسان‌‌
  • Onların gürültüleri beni yaya bıraktı. Bu felek beni ne vakte kadar aldatacak, ne vakte kadar?
  • دمدمه‌‌ی ایشان مرا از خر فگند ** چند بفریبد مرا این دهر چند
  • Tedbirsiz emir, adamakıllı âciz kalır. Çünkü ahmaklığından dolayı ne önünü görür, ne ardını!” dedi.
  • سخت درماند امیر سست ریش ** چون نه پس بیند نه پیش از احمقیش‌‌
  • Yol düzgün ama altında tuzaklar var. Yazının tarzı hoş ama içinde mana kıt. 1060
  • راه هموار است و زیرش دامها ** قحط معنی در میان نامها
  • Sözler, yazılar, tuzaklara benzer. Tatlı sözler, bizim ömrümüzün kumudur.
  • لفظها و نامها چون دامهاست ** لفظ شیرین ریگ آب عمر ماست‌‌
  • İçinde su kaynayan kum pek az bulunur; yürü, onu ara!
  • آن یکی ریگی که جوشد آب ازو ** سخت کمیاب است رو آن را بجو