- Akıl; Cebrail gibi “Ey Ahmed, bir adım daha atarsam yanarım!
- عقل چون جبریل گوید احمدا ** گر یکی گامی نهم سوزد مرا
- Sen beni bırak, bundan sonra sen ileri yürü. Ey can sultanı! Benim haddim bu karardır” der.
- تو مرا بگذار زین پس پیش ران ** حد من این بود ای سلطان جان
- Tembellik yüzünden şükür ve sabırda mahrum kalan, ancak şunu bilir: Ayağını “cebir” tutmuştur. (Bana bunu Tanrı vermiş demektedir).
- هر که ماند از کاهلی بیشکر و صبر ** او همین داند که گیرد پای جبر
- Cebir iddia eden, hasta değilken kendisini hasta göstermiştir. Nihayetle hastalık o kimseyi sıhhatten ayırmıştır.
- هر که جبر آورد خود رنجور کرد ** تا همان رنجوریاش در گور کرد
- Peygamber, “Şakacıktan hastalanış gerçekten hastalık getirir ve o adam nihayet mum gibi söner gider” dedi. 1070
- گفت پیغمبر که رنجوری به لاغ ** رنج آرد تا بمیرد چون چراغ
- Cebir ne demektir? Kırık sarmak yahut kopmuş damarı bağlamak.
- جبر چه بود بستن اشکسته را ** یا بپیوستن رگی بگسسته را
- Mademki bu yolda ayağını kırmadın; kiminle alay ediyorsun, ayağını neye sardın?
- چون در این ره پای خود نشکستهای ** بر که میخندی چه پا را بستهای
- Çalışma yolunda ayağı kırılana derhal Burak geldi, ona bindi.
- و آن که پایش در ره کوشش شکست ** در رسید او را براق و بر نشست
- Din emirlerini yüklenmişti, şimdi kendi bindi… Ferman kabul ediciydi, makbul oldu.
- حامل دین بود او محمول شد ** قابل فرمان بد او مقبول شد
- Şimdiye kadar Padişahın fermanını kabul eder, o fermana uyardı, bundan sonra askere ferman verir! 1075
- تا کنون فرمان پذیرفتی ز شاه ** بعد از این فرمان رساند بر سپاه