- Ey gizlice heva ve hevesini tazeleyen kimse! İmanını tazele, ama yalnız dille olmasın.
- تازه کن ایمان نه از گفت زبان ** ای هوا را تازه کرده در نهان
- Heva ve heves tazelenip durdukça iman taze değildir. Çünkü heva, iman kapısının kilididir.
- تا هوا تازه ست ایمان تازه نیست ** کاین هوا جز قفل آن دروازه نیست
- Bakir sözü tevil etmişsin; sen kendini tevil et, Kur’an’ı değil. 1080
- کردهای تاویل حرف بکر را ** خویش را تاویل کن نی ذکر را
- İsteğine göre Kur’an’ı tevil ediyorsun. Yüce mana, senin tevilinden aşağılandı, aykırı bir şekle girdi!
- بر هوا تاویل قرآن میکنی ** پست و کژ شد از تو معنی سنی
- Sineğin gevşek tevilinin değersizliği
- زیافت تاویل رکیک مگس
- O sinek eşek sidiği birikintisindeki saman çöpünün üstünde gemi kaptanı gibi baş kaldırıp,
- آن مگس بر برگ کاه و بول خر ** همچو کشتیبان همیافراشت سر
- “Ben, deniz ve gemi hikâyesini okumuş, bir zaman bunu düşünmüştüm.
- گفت من دریا و کشتی خواندهام ** مدتی در فکر آن میماندهام
- İşte şu deniz, şu gemi, ben de ehliyefli, rey ve tedbir sahibi bir kaptanın” dedi.
- اینک این دریا و این کشتی و من ** مرد کشتیبان و اهل و رایزن
- Deniz üstünde salını sürüp durmaktaydı. O kadarcık bir su ona haddinden fazla göründü. 1085
- بر سر دریا همیراند او عمد ** مینمودش آن قدر بیرون ز حد
- O sidik, sineğe göre hudutsuzdu. Sinekte, onu olduğu gibi görecek göz nerede?
- بود بیحد آن چمین نسبت بدو ** آن نظر که بیند آن را راست کو
- Onun âlemi kendi görüşüne göre olur. Gözü, bu kadardır, denizi de ona göre!
- عالمش چندان بود کش بینش است ** چشم چندین بحر هم چندینش است