English    Türkçe    فارسی   

1
1083-1092

  • “Ben, deniz ve gemi hikâyesini okumuş, bir zaman bunu düşünmüştüm.
  • گفت من دریا و کشتی خوانده‌‌ام ** مدتی در فکر آن می‌‌مانده‌‌ام‌‌
  • İşte şu deniz, şu gemi, ben de ehliyefli, rey ve tedbir sahibi bir kaptanın” dedi.
  • اینک این دریا و این کشتی و من ** مرد کشتیبان و اهل و رایزن‌‌
  • Deniz üstünde salını sürüp durmaktaydı. O kadarcık bir su ona haddinden fazla göründü. 1085
  • بر سر دریا همی‌‌راند او عمد ** می‌‌نمودش آن قدر بیرون ز حد
  • O sidik, sineğe göre hudutsuzdu. Sinekte, onu olduğu gibi görecek göz nerede?
  • بود بی‌‌حد آن چمین نسبت بدو ** آن نظر که بیند آن را راست کو
  • Onun âlemi kendi görüşüne göre olur. Gözü, bu kadardır, denizi de ona göre!
  • عالمش چندان بود کش بینش است ** چشم چندین بحر هم چندینش است‌‌
  • Bâtıl tevilci, sinek gibidir. Vehmi eşek sidiği, tevil ve tasavvuru saman çöpüdür.
  • صاحب تاویل باطل چون مگس ** وهم او بول خر و تصویر خس‌‌
  • Eğer sinek kendi reyiyle saplandığı tevilden geçse, baht o sineği hümâ yapar.
  • گر مگس تاویل بگذارد به رای ** آن مگس را بخت گرداند همای‌‌
  • Bu ibret gözüne sahip olan sinek olmaz; ruhu, surete lâyık olmayacak derecede yüksek bir zat olur, 1090
  • آن مگس نبود کش این عبرت بود ** روح او نی در خور صورت بود
  • Tavşanın geç gelmesinden aslanın incinmesi
  • تولیدن شیر از دیر آمدن خرگوش‌‌
  • Aslanla pençeleşen o tavşan gibi. Onun ruhu, nasıl olur da küçücük cüssesine lâyık olur?
  • همچو آن خرگوش کاو بر شیر زد ** روح او کی بود اندر خورد قد
  • Aslan, hiddetle: “Düşman, aldatıcı sözlerle gözümü kapattı.
  • شیر می‌‌گفت از سر تیزی و خشم ** کز ره گوشم عدو بر بست چشم‌‌