- Deniz üstünde salını sürüp durmaktaydı. O kadarcık bir su ona haddinden fazla göründü. 1085
- بر سر دریا همیراند او عمد ** مینمودش آن قدر بیرون ز حد
- O sidik, sineğe göre hudutsuzdu. Sinekte, onu olduğu gibi görecek göz nerede?
- بود بیحد آن چمین نسبت بدو ** آن نظر که بیند آن را راست کو
- Onun âlemi kendi görüşüne göre olur. Gözü, bu kadardır, denizi de ona göre!
- عالمش چندان بود کش بینش است ** چشم چندین بحر هم چندینش است
- Bâtıl tevilci, sinek gibidir. Vehmi eşek sidiği, tevil ve tasavvuru saman çöpüdür.
- صاحب تاویل باطل چون مگس ** وهم او بول خر و تصویر خس
- Eğer sinek kendi reyiyle saplandığı tevilden geçse, baht o sineği hümâ yapar.
- گر مگس تاویل بگذارد به رای ** آن مگس را بخت گرداند همای
- Bu ibret gözüne sahip olan sinek olmaz; ruhu, surete lâyık olmayacak derecede yüksek bir zat olur, 1090
- آن مگس نبود کش این عبرت بود ** روح او نی در خور صورت بود
- Tavşanın geç gelmesinden aslanın incinmesi
- تولیدن شیر از دیر آمدن خرگوش
- Aslanla pençeleşen o tavşan gibi. Onun ruhu, nasıl olur da küçücük cüssesine lâyık olur?
- همچو آن خرگوش کاو بر شیر زد ** روح او کی بود اندر خورد قد
- Aslan, hiddetle: “Düşman, aldatıcı sözlerle gözümü kapattı.
- شیر میگفت از سر تیزی و خشم ** کز ره گوشم عدو بر بست چشم
- Cebrîlerin hileleri beni bağladı, tahta kılıçları vücudumu yordu.
- مکرهای جبریانم بسته کرد ** تیغ چوبینشان تنم را خسته کرد
- Bundan sonra ben artık o gürültüyü dinlemem. Onlar hep şeytanların, gulyabanilerin sesleri!
- زین سپس من نشنوم آن دمدمه ** بانگ دیوان است و غولان آن همه