English    Türkçe    فارسی   

1
1089-1098

  • Eğer sinek kendi reyiyle saplandığı tevilden geçse, baht o sineği hümâ yapar.
  • گر مگس تاویل بگذارد به رای ** آن مگس را بخت گرداند همای‌‌
  • Bu ibret gözüne sahip olan sinek olmaz; ruhu, surete lâyık olmayacak derecede yüksek bir zat olur, 1090
  • آن مگس نبود کش این عبرت بود ** روح او نی در خور صورت بود
  • Tavşanın geç gelmesinden aslanın incinmesi
  • تولیدن شیر از دیر آمدن خرگوش‌‌
  • Aslanla pençeleşen o tavşan gibi. Onun ruhu, nasıl olur da küçücük cüssesine lâyık olur?
  • همچو آن خرگوش کاو بر شیر زد ** روح او کی بود اندر خورد قد
  • Aslan, hiddetle: “Düşman, aldatıcı sözlerle gözümü kapattı.
  • شیر می‌‌گفت از سر تیزی و خشم ** کز ره گوشم عدو بر بست چشم‌‌
  • Cebrîlerin hileleri beni bağladı, tahta kılıçları vücudumu yordu.
  • مکرهای جبریانم بسته کرد ** تیغ چوبینشان تنم را خسته کرد
  • Bundan sonra ben artık o gürültüyü dinlemem. Onlar hep şeytanların, gulyabanilerin sesleri!
  • زین سپس من نشنوم آن دمدمه ** بانگ دیوان است و غولان آن همه‌‌
  • Ey gönül; durma, onları parçala, derilerini yüz. Zaten onlar deriden başka bir şey değildir!” diyordu. 1095
  • بردران ای دل تو ایشان را مه‌‌ایست ** پوستشان بر کن کشان جز پوست نیست‌‌
  • Deriden maksat nedir? Renk renk lâflar… Su üstündeki, durmalarına imkân olmayan menevişler gibi.
  • پوست چه بود گفتهای رنگ رنگ ** چون زره بر آب کش نبود درنگ‌‌
  • Bu söz deri gibidir, mana onun içi; bu söz, ceset gibidir, mana, can.
  • این سخن چون پوست و معنی مغز دان ** این سخن چون نقش و معنی همچو جان‌‌
  • Kötü iç’in ayıbını deri örter; iyi iç’i de gayret dolayısıyla Gayb âlemi.
  • پوست باشد مغز بد را عیب پوش ** مغز نیکو را ز غیرت غیب پوش‌‌