English    Türkçe    فارسی   

1
1100-1109

  • Manasız söz, su üstüne yazılan yazıdır. Ondan vefa umarsan iki elini ısırarak dönersin (pişman olur). 1100
  • نقش آب است ار وفا جویی از آن ** باز گردی دستهای خود گزان‌‌
  • Rüzgâr, insandaki heva ve arzudur. Heva ve hevesten geçersen Tanrı’nın haberi karlı, ondan haber alırsın.
  • باد در مردم هوا و آرزوست ** چون هوا بگذاشتی پیغام هوست‌‌
  • Tanrı’nın haberleri çok hoştu; çünkü baştan sona kadar ebedîdir.
  • خوش بود پیغامهای کردگار ** کاو ز سر تا پای باشد پایدار
  • Peygamberlerin ululuğundan ve hutbelerinden gayrı padişahların hutbeleri, ululukları, adları, sanları değişir, baki kalmaz.
  • خطبه‌‌ی شاهان بگردد و آن کیا ** جز کیا و خطبه‌‌های انبیا
  • Çünkü padişahların kuvvetleri hevadandır. Peygamberlerin icazetnameleri ise ululuk sahibi Tanrı’dandır.
  • ز آن که بوش پادشاهان از هواست ** بار نامه‌‌ی انبیا از کبریاست‌‌
  • Paralara padişahların adlarını kazırlar; Ahmed’in adını ise kıyamete kadar hâk kederler. 1105
  • از درمها نام شاهان بر کنند ** نام احمد تا ابد بر می‌‌زنند
  • Ahmed’in adı, bütün Peygamberlerin adıdır. Yüz, elimizde olunca doksan da bizde demektir.
  • نام احمد نام جمله انبیاست ** چون که صد آمد نود هم پیش ماست‌‌
  • Yine tavşanın hilesi ve gitmede gecikmesi
  • هم در بیان مکر خرگوش‌‌
  • Tavşan aslana gitmede epeyce gecikti. Yapacağı hileyi kendisince kararlaştırdı.
  • در شدن خرگوش بس تاخیر کرد ** مکر را با خویشتن تقریر کرد
  • Bir hayli geciktikten sonra aslanın kulağına bir iki sır söylemek üzere yola düştü.
  • در ره آمد بعد تاخیر دراز ** تا به گوش شیر گوید یک دو راز
  • Akıl diyarında nice âlimler vardır! Bu akıl denizi ne kadar engindir!
  • تا چه عالمهاست در سودای عقل ** تا چه با پهناست این دریای عقل‌‌