English    Türkçe    فارسی   

1
1108-1117

  • Bir hayli geciktikten sonra aslanın kulağına bir iki sır söylemek üzere yola düştü.
  • در ره آمد بعد تاخیر دراز ** تا به گوش شیر گوید یک دو راز
  • Akıl diyarında nice âlimler vardır! Bu akıl denizi ne kadar engindir!
  • تا چه عالمهاست در سودای عقل ** تا چه با پهناست این دریای عقل‌‌
  • Bizim şu şeklimiz bu tatlı denizde su üzerinde kâseler gibi yüzer. 1110
  • صورت ما اندر این بحر عذاب ** می‌‌دود چون کاسه‌‌ها بر روی آب‌‌
  • İçi dolu olmadıkça kap, suyun yüzündedir. Dolunca denize batar.
  • تا نشد پر بر سر دریا چو طشت ** چون که پر شد طشت در وی غرق گشت‌‌
  • Akıl gizlidir, ortada bir âlem görünüp durur. Bizim şeklimiz; o denizin dalgasından yahut ıslaklığından ibarettir.
  • عقل پنهان است و ظاهر عالمی ** صورت ما موج یا از وی نمی‌‌
  • Suret, o denize ulaşmak için neyi vesile ittihaz ederse etsin, deniz; sureti, o vesile yüzünden daha uzağa atar.
  • هر چه صورت می وسیلت سازدش ** ز آن وسیلت بحر دور اندازدش‌‌
  • Gönül kendisine sır vereni; ok, kendisini uzağa atanı görmedikçe.
  • تا نبیند دل دهنده‌‌ی راز را ** تا نبیند تیر دور انداز را
  • Atımı kaybettim sanır, bindiği atı inat ve hırçınlıkla yolda hızlı hızlı koşturur! 1115
  • اسب خود را یاوه داند وز ستیز ** می‌‌دواند اسب خود در راه تیز
  • O yiğit, atını kaybolmuş sanır, bindiği atı inat ve hırçınlıkla koşturmuştur!
  • اسب خود را یاوه داند آن جواد ** و اسب خود او را کشان کرده چو باد
  • O sersem bağırır, arar, tarar kapı kapı dolaşır, her tarafı arar, sorar:
  • در فغان و جستجو آن خیره‌‌سر ** هر طرف پرسان و جویان دربدر