- Can, apaçık olduğundan, pek yakın bulunduğundan görünmez. İnsan, içi su ile dolu, dışı kupkuru küp gibidir. 1120
- جان ز پیدایی و نزدیکی است گم ** چون شکم پر آب و لب خشکی چو خم
- Kırmızı, yeşil ve sarı… Bu üç renkten önce ziyayı görmezsen bunları nasıl görürsün?
- کی ببینی سرخ و سبز و فور را ** تا نبینی پیش از این سه نور را
- Fakat senin aklın renkler içinde kaybolduğundan dolayı o renkler senin nurunu görmene engel oldu.
- لیک چون در رنگ گم شد هوش تو ** شد ز نور آن رنگها رو پوش تو
- Gece olunca o renkler örtüldü, o vakit rengi görmenin nurdan olduğunu görüp anladın.
- چون که شب آن رنگها مستور بود ** پس بدیدی دید رنگ از نور بود
- Haricî nur olmadıkça rengin görünmesi mümkün değildir. İçteki hayal rengi de böyledir.
- نیست دید رنگ بینور برون ** همچنین رنگ خیال اندرون
- Dış renkleri güneş ve Süha yıldızının nuruyla görünür. İç renkleri ise yüce nurların aksiyle görünür. 1125
- این برون از آفتاب و از سها ** و اندرون از عکس انوار علی
- Gözünün nurunun nuru da gönüldür. Göz nuru gönüllerin nurundan meydana gelir.
- نور نور چشم خود نور دل است ** نور چشم از نور دلها حاصل است
- Gönül nurunun nuru da, akıl ve duygu nurundan olmayan, onlardan ayrı bulunan Tanrı nurudur.
- باز نور نور دل نور خداست ** کاو ز نور عقل و حس پاک و جداست
- Gece nur olmadığı için renkleri görmedin. O halde nûrun zıddiyle münkeşif oldu ki. (T.M. 1126)
- شب نبد نوری ندیدی رنگها ** پس به ضد نور پیدا شد ترا
- Evvelâ nûr, sonra renk görülür, bunu da zıddı bulunan zulmetle anlarsın. (T.M. 1127)
- دیدن نور است آن گه دید رنگ ** وین به ضد نور دانی بیدرنگ