- Evvelâ nura bakılır, sonra renge. Çünkü beyaz ve zenci, birbirine zıt olduğu için meydana çıkar.
- که نظر بر نور بود آن گه به رنگ ** ضد به ضد پیدا بود چون روم و زنگ
- Sen nuru, zıddıyla bildin. Zıt, zıddı meydana çıkarır, gösterir.
- پس به ضد نور دانستی تو نور ** ضد ضد را مینماید در صدور
- Varlık âleminde Hak nurunun zıddı yoktur ki açıkça görünebilsin.
- نور حق را نیست ضدی در وجود ** تا به ضد او را توان پیدا نمود
- Hulâsa gözlerimiz onu idrak edemez; o bizi görür, idrak eder. Sen bunu, Mûsâ ile Tûr kıssasında gör! 1135
- لاجرم أبصارنا لا تدرکه ** و هو یدرک بین تو از موسی و که
- Suretle manayı; aslanla orman yahut ses ve sözle düşünce gibi bil!
- صورت از معنی چو شیر از بیشه دان ** یا چو آواز و سخن ز اندیشه دان
- Bu söz, bu ses; düşünceden meydana geldi. Fakat düşünce denizi nerede? Onu bilmezsin.
- این سخن و آواز از اندیشه خاست ** تو ندانی بحر اندیشه کجاست
- Ama lâtif bir söz dalgası görünce onun denizinin de kadri yüce bir deniz olacağını anlarsın.
- لیک چون موج سخن دیدی لطیف ** بحر آن دانی که باشد هم شریف
- Bilgiden düşünce dalgası zuhura gelince mana, söz ve sesten bir suret düzdü.
- چون ز دانش موج اندیشه بتاخت ** از سخن و آواز او صورت بساخت
- Sözden bir şekil doğdu, yine öldü. Dalga kendini yine denize iletti. 1140
- از سخن صورت بزاد و باز مرد ** موج خود را باز اندر بحر برد
- Suret sûretsizlikten çıktı, yine sûretsizliğe döndü. Zira biz yine Tanrı’ya döneceğiz.
- صورت از بیصورتی آمد برون ** باز شد که إنا إليه راجعون