- Ona çok yalvardık, hiç fayda etmedi. Yoldaşımı alıp beni yalnız bıraktı.
- لابه کردیمش بسی سودی نکرد ** یار من بستد مرا بگذاشت فرد
- Arkadaşım hem şişmanlık ve letafetçe, hem de güzellik ve irilik bakımından benim üç mislimdi.
- یارم از زفتی دو چندان بد که من ** هم به لطف و هم به خوبی هم به تن
- Bundan böyle o aslan tarafından bu yol kapanmıştır, böyle bir düşman yüzünden, Padişahım, yol bağlıdır.
- بعد از این ز آن شیر این ره بسته شد ** رشتهی ایمان ما بگسسته شد
- Bundan sonra tahsisattan ümidini kes. Ben doğru söylüyorum, doğru söz acıdır.
- از وظیفه بعد از این اومید بر ** حق همیگویم ترا و الحق مر
- Sana tahsisat lâzımsa yolu temizle. Haydi gel, o pervasızı oradan kaldır!” dedi. 1180
- گر وظیفه بایدت ره پاک کن ** هین بیا و دفع آن بیباک کن
- Aslanın tavşana cevap vermesi ve onunla gitmesi
- جواب گفتن شیر خرگوش را و روان شدن با او
- Aslan dedi ki : “Bismillah, haydi gel bakalım, nerede o? Doğru söylüyorsan düş önüme!
- گفت بسم الله بیا تا او کجاست ** پیش در شو گر همیگویی تو راست
- Onun da cezasını vereyim, onun gibi yüz tanesinin de. Fakat bu sözün yalansa seni cezalandırırım.”
- تا سزای او و صد چون او دهم ** ور دروغ است این سزای تو دهم
- Tavşan; onu, kurduğu dolaba düşürmek için kılavuz gibi öne düştü.
- اندر آمد چون قلاووزی به پیش ** تا برد او را به سوی دام خویش
- Nişan koyduğu bir kuyuya doğru yola çıktılar. Aslana derin bir kuyuyu tuzak yapmıştı.
- سوی چاهی کاو نشانش کرده بود ** چاه مغ را دام جانش کرده بود
- Her ikisi de kuyunun bulunduğu yere yaklaştılar. İşte sana hilebaz, saman altından su yürüten bir tavşan! 1185
- میشدند این هر دو تا نزدیک چاه ** اینت خرگوشی چو آبی زیر کاه