- Ama kendisinden esîr var olan güneş, öyle bir güneştir ki, ona zihinde de, dışarda da benzer olamaz.
- شمس جان کاو خارج آمد از اثیر ** نبودش در ذهن و در خارج نظیر
- Nerede tasavvurda onun sığacağı bir yer ki misli tasvir edilebilsin!
- در تصور ذات او را گنج کو ** تا در آید در تصور مثل او
- Şemseddin’in sözü gelince dördüncü kat göğün güneşi başını çekti, gizlendi.
- چون حدیث روی شمس الدین رسید ** شمس چارم آسمان سر در کشید
- Onun adı anılınca ihsanlarından bir remzi anlatmak vacip oldu.
- واجب آید چون که آمد نام او ** شرح کردن رمزی از انعام او
- Can, şu anda eteğimi çekiyor. Yusuf’un gömleğinden koku almış! 125
- این نفس جان دامنم بر تافته ست ** بوی پیراهان یوسف یافته ست
- “Yıllarca süren sohbet hakkı için o güzel hallerden tekrar bir hali söyle, anlat.
- از برای حق صحبت سالها ** باز گو حالی از آن خوش حالها
- Ki yer, gök gülsün, sevinsin. Akıl, ruh ve göz de yüz derece daha fazla sevince, neşeye dalsın” (diyor).
- تا زمین و آسمان خندان شود ** عقل و روح و دیده صد چندان شود
- “Beni külfete sokma, çünkü ben şimdi yokluktayım. Zihnim durakladı, onu övmekten âcizim.
- لا تکلفنی فإنی فی الفنا ** کلت أفهامی فلا أحصی ثنا
- Ayık olmayan kişinin her söylediği söz -dilerse tekellüfe düşsün, dilerse haddinden fazla zarafet satmaya kalkışsın- yaraşır söz değildir.
- کل شیء قاله غیر المفیق ** إن تکلف أو تصلف لا یلیق
- Eşi bulunmayan o sevgilinin vasfına dair ne söyleyeyim ki bir damarım bile ayık değil! 130
- من چه گویم یک رگم هشیار نیست ** شرح آن یاری که او را یار نیست